Yapay Zekanın Geleceği
Makinelerin ne yönde gelişecekleri önceden kestirelemez. Ama insanı ,,iyi bir robot olarak" tanımlamaya başladığınızda, tüm ahlaki sınırlar ortadan kalkar. Bu yazıda, bilgi çağının, önceleri öncülerinden şimdilerdeyse eleştirmenlerinden Joseph VVeizenbaum'un geleceğe dair senaryosunu okuyacaksınız.
Yaklaşık yirmi yıl kadar önce, o sıra­lar Massachusetts Institute of Tech-nology (MİT) bünyesindeki yapay zeka laboratuvarı yöneticisi Marvin Min-sky bir fikir ortaya atmıştı: O sıralar, labo-ratuvarın ana bilgisayarı, bölümün Öğren­cilerinin hepsinin birden paylaşmak zo­runda oldukları bir azami-dijital-ekip­man makinesiydi (DEC 10).Minsky labo-ratuvara başka bir makine daha katılması ve bunun sadece bir öğrencinin -tabii ki başarılı- emrine sunulması fikrini ortaya attı.
"Bu durumda tek bir kişinin büyük bir bilgisayarı yalnız başına kullandığında nelere ulaşabileceğini göreceğiz" gerekçe­sini öne sürüyordu Minsky. Oysa birkaç yıl sonra DEC 10 özel bir şey olmaktan çıktı: Artık her bir MİT öğrencisinin ken­di yazı masasında DEC 10 yeteneklerine sahip bir bilgisayarı bulunuyordu -üstelik de laptop olarak.
Bu bize neyi öğretiyor? Bu bize bilgi teknolojileri alanında dünya çapında en ileri kurumlar arasında yer alan bu kuru­mun yöneticilerinin bile birkaç yıllığına da olsa bilgisayarın gelişimini kestireme-diklerini öğretiyor. Bu durum günümüz­de de aynı! Aşırı hızda gerçekleşen ilerle­melerin ortaya çıkardığı bulutları dağıta­cak bir radar cihazımız maalesef mevcut değil.
Kesin olansa, bilgisayarların daha hızlı,
CHIP KASIM 2001
bileşenlerinin daha küçük, belleklerinin daha büyük ve fiyatların görece daha dü­şük bir hal alacağı. Ayrıca, bilgisayarların aslında artık hesaplama (computation) ile ilgisi olmayan örneğin otomobil, dikiş makinesi vs. gibi makine ve cihazlarda gitgide daha fazla kullanılacağı. Bilgi-is-lem ve iletişim (computation and com-munication) arasındaki birleşim tümüyle tamamlanmış görünüyor. Peki, yeni bir şey yok mu? Olmaz olur mu! Sinyallerin transferi ve depolanması tüm boyutlarıy­la o denli hızlanacak ve büyüyecek ki, tü­müyle yeni, bugünden kestirilemez sis­temlerin biçimlendirilmesi gündeme ge­lecek. Bu gelişmelerin etkilerini önceden kestirmek hemen hemen hiç olanaklı de­ğil-
Henüz yarım yüzyıl yaşında olmasına rağmen, bilgisayarların bugünden dünya­yı nasıl kökten değiştirdiği, bizi düşünce­lere, hatta tasalara sevkediyor: Bir an için "küreselleşme" kavramını ya da zengin bir askeri gücün kendi bölüğüne hiç zarar vermeksizin binlerce "düşmanı" öldüre­cek "zeki", bilgisayar donanımlı silahlan olduğunu aklımıza getirelim!..
Bilgisayarın henüz genç ve görece basit ve özerk olduğu zamanlar, programlama çoğunlukla tek tük görülen bir uğraştı. Programcı makinesinin neredeyse tüm bitlerini denetleyebiliyor, hatta çoğu kez kullandığı alt programların büyük bir bö­lümünü kendisi yazıyordu...
Ama köprünün altından çok sular aktı. Yalnızca işletim sistemlerinin bile, hala o kadar çok yazan var ki, bunlar çoğu kez birbirini tanımıyor. Neredeyse her bir ya­zılım, birbiriyle keyfi bir biçimde bağlan­tılı o denli çok üst ve alt programlara sa­hip ki, günümüz programlarına hakim olmak çok zor. Eskice bir bilge söz olan ve en azından »programcının kendi prog­ramlarını denetleyebileceğini" ifade eden formül artık geçerli değil. Çoğu kez bariz bir biçimde programcının kim olduğunu saptamak dahi mümkün olmuyor.
Gelecek makinelerin zekası kestirilemez
Bu durum daha da vahim bir hal alacak! Yalnızca bilgisayarlara gitgide daha büyük ve daha karmaşık sistemlerin devredilme­si suretiyle değil, aksine yeni bilgisayar mimarileri tarafından bilgisayarı prog­ramlamak için içkin olarak hakim oluna­maz (ayrılmaz) yöntemler talep edilmesi yüzünden. "Nöronal ağlar bilgisayarı" adı
verilen bilgisayarlar gelecek yıllarda gitgi­de daha fazla uygulama alanı bulacak.
Bu bilgisayarlar artık bugüne kadar anlaşılan anlamda programlanmayacak. Bunlara daha ziyade sorun ve çözüm ör­nekleri sunularak, kendi başlarına kendi yazılımlarım geliştirmeleri sağlanacak. Görevlerini nasıl yerine getirecekleri kar­maşık durumlarda kesinlikli olmayacak, hatta belki de anlaşılmaz ve saptanamaz olacak. Bu durumda kullanıcıya, kendisi­ne bilgisayar tarafından sunulan sonuçla­rın makul olup olmadığını sınamaktan başka bir yol kalmayacak. Acaba bu du­rum her zaman olumlu sonuçlara yol aça­cak mı? Ve acaba çoğu durumda bilgisa­yarın sunduğu sonuçları sorumluca uy­gulamak için yeterli olacak mı? Bundan da kuşkuluyum.
Yapay zeka, insani zekadan farklı olmak zorunda
Bu bağlamda "yapay zeka"nın gelişimi de gözden geçirilmek zorunda. Yaklaşık elli yıl kadar önceki başlangıcından bu yana bu olgu, uzmanların kendine dair kesti-rimlerini hayal kırıklığına uğratmış bulu­nuyor. Ancak az sayıdaki birkaç progra­mın başarılı olarak kabul görmesi, belli yazılım performanslarını iyi niyetle bilgi­sayar tarafından zeka uygulamaları olarak gören aşırı derecede temkinli ve derinle­mesine analizin sonucu. Geriye kalanların çoğu, örneğin satranç bilgisayarı gibi, ba­şarılarını saf kendi bilgisayarlarının he­saplama gücüne borçlu.
Yapay Zeka araştırmacılarının bugün için açıkladıkları hedef, neredeyse tümüy­le insani duyu organları ve yetenekler re­pertuarı ile donanmış robotların gelişti­rilmesi. Böylece makine yoldaşlarımız gü­nün birinde çocukların yaptığı gibi insani dili öğrenecek. Öncü araştırmacılar ro­botların yaklaşık iki on yıl sonra insanın-kine benzer ve çok geçmeden de çok daha yüksek bir zeka seviyesine sahip olacağını iddia ediyor. Bu tip bir gelişmenin bera­berinde getirdikleri, şu an ya da çok daha sonraları tabii ki çok büyük değişiklikler.
Benim görüşümce, makinelerin ulaşa­bilecekleri zeka sınırı kestirilemez; ve ma­kine zekası insani zekadan farklı olmak zorundadır. Gerek insan gerekse makine, kendi tarihlerinin sonucudur. Ana kar­nındaki de dahil olmak üzere insanın ge­lişme tarihi, biyolojik gereksinimlerini tatmin etme itkisine dayanır. Bu itki ilke itibarıyla insan olmayan, canlı ya da can-
İnsanlık tarihinin en ilginç yüzyılının başındayız. Peki ama yarının dünyası nasıl olacak? CHIP, her ay bilgi çağının öncü düşünürlerini vizyonları ve ütopyalarıyla tanıtıyor.
sız, biyolojik doğaya sahip olmayan tü­müyle farklı bir varlıkta yoktur. Ama bu nokta maalesef bazı öncü robot araştır­macılarının öngörülerini önemsememek ya da dikkate almamak anlamına gelmi­yor.
Bilim adamları, özellikle de ünlü üni­versitelerde etkin olanlar, zamanımızın bilime karşı beslediği inanç yüzünden bü­yük bir prestije sahipler. İnsanı yapay ola­rak imal etmek yönündeki olanaklara da­ir ifadeler, zamanımızın insan imgesini etkiliyor, insan robot anlamına gelen bir makineden başka bir şey olarak algılan­madığında, yirminci yüzyılın barbarlıkla­rı kesinlikle yinelenecektir, -Tanrının öl­düğü yerde, her şey mümkündür!
Joseph Weizenbaum Çeviri: Garo Antikacıoğlu, agaro@chip.corn.tr
CHIP KASIM 2001