nl-1.jpg
dukça sıkışık durumdadır. Hücre içindeki kromo­zomları daha iyi görünebilir duruma getirmek için kromozomların daha büyük bir düzlem içinde dağıl­maları sağlanmaktadır. Bu işlemlerden sonra kro­mozom preparatları hazırlanıp DNA boyalarından bi­riyle boyanarak gerekli incelemeler yapılabilir, kro­mozomların fotoğrafları çekilebilir.
Bir maddenin potansiyel mutajen olup olmadığı­nın belirlenmesi için kromozomal anormalliklere ne­den olup olamadığına bakılır. Kimyasalın çeşitli doz ve muamele sürelerinde hücre kültürüne eklenmesi­nin ardından, elde edilen kromozom preparatlarının İncelenmesiyle sonuca gidilir. Kromozom anormal­liklerinin genotoksik maddeler için indikatör olduğu ayrıca insan periferal lenfositlerinde gözlenen kro­mozom anormallikleriyle kanser oluşumu arasında pozitif bir korelasyon olduğu belirtilmektedir.
Araştırmaların sonuçlarına göre genotoksik maddeler, uygulanan doz ve süreye bağlı olarak, mi-toz bölünme halinde olan hücrelerin toplam hücre sayısına % cinsinden oranı olan mitotik indeksi etki­lemekte. Kimyasalların mitoz bölünme üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileri mitotik indeksin sap­tanmasıyla belirlenmekte. Bu etki sitotoksitenîn göstergesi olarak değerlendirilmekte. Kromozom anormallikleriyse genotoksisite testlerinde kullanı­lan en önemli bir parametre.
Kromozomlarda görülen anormallikler oldukça çeşitli ve ilginç şekillerdedir. Tek bir kromatitte olan kırık yani kromozomu teşkil eden DNA maddesinin kendini eşlemesi sonucu oluşan ve sentomerle bağ­lı durumdaki iki iplikten birinde olan kırık, kroma-tid kırığı olarak adlandırılır. Kromozomun her iki kromatidinde de kırık varsa bu, kromozom kırığıdır. Kromozomlardan kopmuş parçalara fragment denil­mektedir. Kimyasalların etkisiyle bazı kromozomlar iki sentromerli bir hal alabilir ki buna da disentrik kromozom denilir. Bunlardan poliploidi ikiden fazla kromozom takımı bulundurma durumudur. Farklı kromozomların bir araya gelerek kromatidlerinde birleşmelerin görüldüğü durumsa kromatid değişimi olarak tanımlanmakta. Bu durumda genelde haç Şeklinde ilginç görüntüler oluşmakta. Hücrede nor­mal büyüklükteki çekirdekten (nukleus) daha küçük ve genel olarak fragmentlerden meydana gelen ya­pı mikronukleus; kromatidlerin uçlarında oluşan kı­rıkların birleşmesiyle oluşan kardeş kromatidlerdeki birleşmeyse "sister union" olarak adlandırılan kro­mozom anormallikleridir.
Tüm bu kromozom anormalliklerinin oluşumuy­la ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Temel olarak anormallikler ayrı mekanizmalarla oluşan DNA kı­rıkları sonucu meydana gelmektedir. Basit bir açık­lamayla kimyasal maddelerin yapısında bulunan çe­şitli gruplar (Örneğin alkil ve fosforil grupları), DNA yapısındaki kısımlara bağlanarak DNA'nın fiziksel ve kimyasal yapısını etkilemektedir.
Burada unutulmaması gereken, kimyasalların canlılar üzerine etkileri açısından en önemli unsurun kullanım miktarı yani dozu olduğudur. Zaten araştır­ma sonuçları doz ve maruz kalma süresi arttıkça anormallik yüzdesinin artışını işaret etmektedir.
Ankara muhabirimiz Halil Tekiner, hepimizin bir biçimde tedavi amacıyla kullandığı nane hakkında bir çalışma hazırladı. Halil'in, eczacı kimliğini kulla­narak okuyucularımıza bir de mesajı var: "Ülkemizde bitkisel ilaçların eğitim­siz kişilerce hazırlanması ya da önerilmesi, aktarlarda satılan bazı bitkilerin yanlış adlandırılması, konuyla ilgili piyasadaki pek çok kitabınsa sağlık alanında hiçbir eğitimi ol­mayan kişilerce yazılması bazen dönüşü olmayan hatalara yol açabilmekte." diyen Halil, adını hiç duymadığınız bir bitkisel ilacı kullanırken, sağlığınızı riske ettiğinizi unutmayın" diyor.
NANE, LİMON KABUĞU
nl-2.jpg
Bitkilerle tedavi binlerce yıllık geçmişe sahip; eski Mısır, Mezopotamya, Çin ve Hint gibi pek çok uygarlık hastalıklara karşı bitkilerden hazırladıkları ilaçları kullanmışlar. 1800'lü yıllarda bitkilerden etkili bileşiklerin elde edilmesi, ardından özellikle 20. yy'ın son çeyreğinde analiz yöntemlerinin gelişmesiyle içeriklerin saptanması ve etkilerin araştırılması büyük hız kazanmış, 9O'!ı yıllardaysa ABD ve Avrupa Birliği'nde ilgili yasalar yürürlüğe girmiş. Son yıllarda tıbbi bitkilere karşı olan ilginin yeniden artması "fitoterapi"nin (bitki veya ekstrelerinin hastalıklardan korunmak, hastalığın şiddetini hafifletmek ya da tedaviye yardımcı olmak amacıyla kullanılması esasına dayanan bir bilim dalı) yaygınlaşmasına ve bu alanda yapılan çalışmaların da ivme kazanmasına neden oldu. Günümüzde, eczacılık alanındaki en Önemli referans kitaplardan biri olan ve ülkemizin de üyesi olduğu Avrupa Farmakopesi'nde 200'e yakın bitki yer almakta. Dolayısıyla bitkisel ilaçlar, başta Almanya olmak üzere, pek çok Avrupa ülkesinde doktorlar tarafından reçeteye yazılmakta.
Bitkisel tedavide geniş kul­lanımı olan nane, çoğumuzun evimizden eksik etmediği, çor­balarımıza, salatalarımıza kattığımız bir bitki. Ülkemizde, biber nane, İngiliz nanesi, fülfüli nane gibi farklı isimlerle anılan nane; Ment-ha piperita, M. aquatica, M. longifolia, M.pulegi-um gibi Mentha cinsinin türlerinden elde edilen, kuvvetli kokulu, hemen hemen tüysüz, gövde ve dallan kırmızımsı, çok yıllık otsu bir bitki. Yaprak­ları dişli kenarları ve buruşuk yüzeyiyle karakteri-ze olup koyu yeşil renkli.
Nane, neredeyse her yerde yetişiyor; ama Özel­likle sulak ve gölgeli alanları seviyor. Bileşiminde rezin, tanen ve genellikle % 0,5 -1 arasında uçucu yağ (ester halde mentol, menton ve mentofuran) taşımakta. Bitkisel tedavide bu bitkinin yaprakları ya da çiçekli ve yapraklı dallarından elde edilen uçucu yağ kullanılıyor.
Şimdilerde dünya nane üretiminde Fransa, İn­giltere ve İtalya önde yer alırken, ülkemizde en çok Kuzeybatı ve Batı Anadolu'da üretimi yapılı­yor.
Tedavide Kullanım Alanları
Nane, mide bulantısına karşı oldukça etkili. Naneyle hazırlanan çaylar, özellikle sinirsel köken­li mide bulantılarını kesici ve gaz söktürücü etkiye sahip. Ayrıca nane esansının 4-5 damlası bir küp şekerin üzerine damlatılarak da kullanılabiliyor.
Nane, mide spazmlarına olduğu kadar sindi­rim zorluklarına, şişkinliklere ve oluşum aşamasın-
nl-3.jpg
daki mide ülserine karşı da koruyucu etki göster­mekte.
Nane yağı gıda zehirlenmesinde, özellikle Sal­monella ve Listerİa gibi zararlı mikroorganizmala­rın üremesini yavaşlatarak etkisini gösteriyor.
Nane yağı topik olarak, yani deri üzerinden uy­gulandığında baş ağrısını azaltıyor. Christian- Alb-rechts Üniversitesi'nde (Almanya) yapılan bir araş­tırmaya göre, alma uygulanan nane yağı, bugün ağrı kesici pek çok ilacın bileşimine giren asetami-nofen isimli etken maddenin (Parasetamol olarak da bilinir.) 1000 mg'lık tabletiyle eşdeğer ağrı ke­sici etkiye sahip. Ayrıca nane yağının şakaklara uy­gulanmasının buradaki kasları dinlendirdiği ve tan­siyonu da düşürdüğü saptanmış.
Nane, safra kanalındaki ani ataklarda etkili olup, safra taşlarının çözünmesinde ve safta atımı­nı artırmada da rol oynuyor.
"Hassas Kolon Sendromu" (Irritable Bowel Syndrome- IBS), mide-bağırsak ve sant­ral sinir sistemi bulgularıyla seyreden, kronik karın ağrısının ön planda ol­duğu bir hastalık. Bu hastalık­ta da, barsakta açılan kapsül içerisinde doğal nane yağı ilaç olarak kullanılıyor. İçeriğindeki mentol nedeniyle, nane­nin hafif lokal anestezik etkisi var. Bu ne­denle kaşıntıyla beliren çeşitli deri hastalıklarında kaşıntıya karşı ilaç olarak kullanılıyor. Ayrıca bazı losyon, krem ve pomatlara da % 0,25 - 1 arasın­da nane konuluyor.
Nane, koku verici ve ferahlatıcı olarak diş ma­cunları, sakız ve bazı hazır gıdaların içeriğinde de yer alıyor. Son zamanlarda nanenin cinsel gücü ar­tırıcı etkiye sahip olduğu söyleniyorsa da henüz bi­limsel olarak kesinleşmiş değil.
Bugün nanenin bitkisel tedavide en sık kulla­nılan şekli "nane çayları". Nane çayı en basit şek­liyle bir fincan kaynamış suya 1-2 çay kaşığı nane nin ilavesi ve ardından 5 -10 dakika kadar bekle­nip süzülmesiyle elde ediliyor. İsteğe bağlı olarak tarçın, lavanta çiçeği, ginger, papatya ve anason gibi farklı bitkilerle değişik kombinasyonlar da ha­zırlanabilir. İster çay şeklinde, isterse yalın olarak sabah ve günün her saatinde nane içilebilir.
Kaynaklar
Baldı, Phyllis., "Prescription tor Herbal Healing", Penguin Putnam
İnç, NY 10014, 2002. USA. Duke, Dr. James., 'Anti-ageing prescriptions - Herbs, foods S
natural formulas to keep you young", Rodale Ltd., Bath Press,
2001, UK Messegue, Maurice., "C'est la nature qui a iaison", Opera Mundi,
1972, France. Baytop. T., "Türkiye'de Bitkilerle Tedavi", Nobel Tıp Kitabevi, 2.
Baskı, 1999, İstanbul. Tanker. M.., Tanker, N.., "Farmattognozi Ders Kitabı", Ankara
Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayınları No: 65, 1998, Ankara.
Kaynaklar
Nurettin Başaran, Tıbbi Genetik hptt: //www.turktox.org.tr
Agüloğlu, S., Ortakaya, C, 1994. Gentamisin'in sitogenetik etkileri. Xll.Ulusal Biyoloji Kongresi (6-8 Temmuz 1984- Edirne). 208-216.
: (312) 467 32 46- 468 53 00/1067, Faks: (312) 427 66 77 e-posta: agulgun@tubitak.gov.tr
Eylül 2OO4 29 BİLİM ve TEKN İ K