Multimedya, internet ve sibera lem çağımızın sihirli sözcük­leri. Meydana gelen teknolo­
ji patlamasına sanallaşma kavra­mı eşlik ediyor. TIME (Teleko­münikasyon, IT, Medya, Elekt­ronik) pazarındaki Ürün ve hizmetlerin gerçek dünyadan aldıkları pay gün geçtikçe artı­yor, insanlar, mekana ve za­mana üstün gelmek uğraşın­dalar. Peri masalları, en azın­dan bu yeni ortamlara katıla-bilen ve onlara hükmedebilen-ler için, gerçekleşmiş gibi görü­nüyor.
Örneğin Öğrencilerimin artık benimle yüz yüze konuşmaları ge­rekli değil. Seminerleri ve diploma çalışmalarını internet üzerinden de ^ "görüşebiliyoruz." Konferanslarımın tüm kopyalan web'de mevcut. Üstelik, genç öğrencilerim bu durumu son derece
doğal karşılıyor. Gözümüzün önünde sü­regelen değişim, teknolojiyle sağlanan ile­tişimin giderek daha fazla alanda ve oran­da insanların birebir ilişkilerinin yerini alması doğrultusunda. Kendi kuşağım için telefon ne kadar sıradansa, günümüz gençleri için de e-mail, chat ve diğerleri o kadar sıradan. Bugün yeni sayılan tekno­lojiler yakın gelecekte gündelik yaşantı­mızı öyle çok etkileyecek ki, onlardan hangi sıklıkla yardım aldığımızın bile far­kına varamayacağız.
Kısıtlayıcı gerçeklikten sanal sınırsızlığa
Aslında yeni bilgi ve iletişim teknolojileri­nin yarattığı olanaklar, az Önce bahsettiği­miz iletişim kolaylıklarının çok ötesinde, internet sanal dünyanın yeniden yaratıl­ması için, önceden akıllardan dahi geç­meyen, inanılmaz fırsatlar yarattı. Tekno­loji bugüne kadar insan hayatını daha ko­laylaştırmak, çeşitli güçlüklerle baş ede­bilmek için vardı. Oysa artık bizleri kısıt­layıcı gerçeklikten kurtarabilmek amacıy­la sanal dünyalara taşıyor.
Chat odalarına katılan bilgisayar kulla­nıcıları kendi bedenlerinin biyolojik ger­çekliklerinden veya çevrelerindeki katı davranış normlarından kaçıp kurtulabilir, bunu yaparken bambaşka bir kimlik kul­lanabilirler. Aile ve arkadaş çevresinde kendi cinsel yönelimleri hakkında konuş­ma özgürlüğü olmayan bir genç, sanal or­tamda herhangi bir yaptırım korkusu ta-
Teknoloji, şimdiye dek yalnızca varoluşumuzu kolaylaştıran bir araç olarak görüldü. Oysa günümüzde teknoloji bizleri çok farklı dünyalara da götürebiliyor. Siberalemdeki iletişim, fırsatlar kadar tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Önemli olan dozu doğru belirleyebilmek.
şımaksızın diğer insanlara açılabilir. Mev­cut durum yani gerçek dünya, çerçeve ol­ma özelliğini koruduğu ve siberalemden çıkış zamanla sınırlı olduğu müddetçe, tüm bu gelişmeler endişe verici değil. So­run, sanal "gezgin" yapay dünyadan ger­çeğine dönmek zorunda kalınca, yani ye­niden sosyal normların sınırlama!arıyla karşı karşıya kalınca başlıyor.
Bu noktada medyada sıklıkla histerik olarak abartılarak anlatılan tehlike iyiden iyiye belirginleşiyor. Çocuklar, video ve bilgisayar oyunlarıyla fazla zaman geçir­diklerinde bu durum gerçeklik kaybına ve saldırgan davranışlara yol açabiliyor.
Televizyonlardaki saldırganlıkla İlgili
farklı ülkelerde yürütülen araştırma so­nuçlarından çevredeki diğer bir dizi etke­nin de göz önünde tutulması gerektiğini biliyoruz. Listenin en başında, ailedeki ve gündelik yasanı alanlarındaki şiddet po­tansiyeli geliyor.
Teknoloji, algılama şekillerini değiştiriyor
Gelinen bu aşamanın ardından sadece dünyanın sanallaşıp sanallaşmadığından daha ziyade bu sanallaşmanın nasıl so­nuçlandığı, kimlerden başladığı ve hangi formları aldığı sorgulanmalı. Yeni ortam­lar ve kültür teknikleri algılarımızı yeni­den şekillendirirken, hayatımızı olduğu
GHIP | EKİM 2001
ve Karşı-dünya
kadar gerçeğe olan ilgimizi de fark ettir­meden yönlendiriyor.
Örneğin ekonomi eğitimine yeni baş­layan öğrenciler derslerinde Powerpoint programının kullanılmasını son derece normal karşılarken, aynı fakültede onlar­dan yalnızca iki yaş daha büyük arkadaş­ları bu durumu yadırgayabiliyor.
Hizmetleri kullananın "o" İnsan değil, her biri kendine Özgü alışkanlık ve gerek­sinimlere sahip, farklı bireysel yaşamlara sahip ve özel bir sosyal çevrede bulunan "her bir" birey olduğunun farkına varıl­malı. Tartışılması gereken, toplum sanal-laşıyor mu sorusu yerine bu sanallaşma nerede gerçekleşiyor, hayatın hangi alan­larında, hangi insanları ilgilendiriyor ve süregelen sanallaşmanın etkisinin ne bo yutlarda olduğu...
Teknoloji, algıyı değiştiren yegane et­ken değil. Onun kullanım alanı ve yönte­mi de belirleyici. Siberalemin sunduğu iletişim olanakları doğru oranlarda kulla-
nıldığında daha şimdiden hareket ser­bestliğimizi muazzam ölçülerde genişle­tebiliyor. Dostlarıyla sürekli e-posta aracı­lığıyla haberleşen ve çalışanlarını e-posta-larla yönetebileceğine inanan bir insan, insanlar arasındaki birebir iletişimdeki mimik ve jestlerin yerini bilgisayarlardaki çeşitli gülme, kızma, somurtma vb. efekt­lerin alabileceğini sanıyorlar.
Sıkça ihmal edilen bir noktaya işaret etmek istiyorum. Çünkü bu, daha uygun koşullarda yaşamamız için zorunlu: Tek­nolojik gelişmelerin insanı doğadan gide­rek daha fazla bağımsızlaştıracağı öngö­rülüyor: Ancak diğer yandan insanın do­ğaya ne kadar uzak olursa, biyofizikal çev­reye de etkiyen yeni teknolojilere o kadar bağımlı olacağı düşünülmeli.
Şimdiden tahmin edilebilen yalnızca geleceğin öngörülemezliği
Katıldığım çeşitli araştırmalardan edindi­ğim tecrübeyi şu sözlerle özetleyebilirim:
Kendisini zorlayan dinamikler nedeniyle ilerleme sürecinin gelecekte izleyeceği yol hakkında, tam tahmin yürütülemeyecek-tir. Süregelen evrimin, bundan sonraki rotası iki temel soruya bağlı: Kim, hangi hizmetleri istiyor ve kim bunlar için ne kadar ödemeye hazır?
Yeni pazarların borsada uğradığı hezi­met, vaat ve beklentilerin potansiyel kul­lanıcıdaki sınırlı miktarları ödemeye ha­zır olma gibi öğesel engellere takıldığını sezebilmeyi kolaylaştırıyor. Elbette yeni neslin parmaklarının ucundaki gelişme yolunun geri dönüşü yok. Dijital devrim için "Yollar sîz üzerinde ilerlerken şekille­nir" sözü geçerli.
Martin Stengel/ Çeviri: Ozan Ali Dönmez, ozand@yahoo.com
CHIP | EKİM 2001