e-1.jpg
Kimi zaman "delikanlı, kanı kaynıyor" diye övüldüğümüz, kimi zaman da, "şimdiki gençlerin akılları da bir karış havada canım", diye ayıplandığımız bir dönemdi ergenlik dönemimiz. Vücudumuzdaki hormonlarla değişen bedenimizi tanıdığımız, aslında kendimiz üzerinden dünyayı tanıyıp yeniden adlandırmak istediğimiz bir dönemdi aynı zamanda. Çocukluktan erişkinliğe geçerken bütün insanların yaşadığı sorunları yaşıyorduk, ama nedense yine de kimse bizi anlamıyordu. Hem yalnız kalmak istiyorduk hem de bir yerlere ait olmak, kimsesiz
kalmamak... Aşkı, üzüntüyü, öfkeyi, hayal kırıklığını o dönemde tattık. Hatta aramızda bazıları, keşke olmasaydı dediğimiz şeyler de yaptılar. İyisiyle kötüsüyle bizi biz yapan şeyleri, daha da önemlisi yaşam boyu sürecek dostlukları bu dönemde bulduk. Bu dönem bizim ergenlik dönemimizdi.
BİLİM ve TEKNİK 34 Ekim 2005
e-2.jpg
e-3.jpg
9-12 yaşlarında başlıyor. Cinsiyet hor­monlarının etkisiyle yaşanan büyümey-se biraz daha ileri, 9,5-14,5 yaşlarına kayabiliyor. Ergenliğin gelişimi meme­lerin büyümesi, genital bölge ve koltu-kaltında kıllanma, dış üreme organla­rından büyük ve küçük dudakların bü­yümesiyle belirginleşiyor. Adet kana­malarının belirmesinden önce dölyolu mukus salgısı matlaşıyor ve pembemsi renk alıyor, dölyatağı hacmi artıyor. Ergenlik döneminde kızlar adet gör­meye başlıyor. Bu, vücudun normal iş­levlerinden biri. İlk adet, genellikle İlk ergenlik belirtilerinden aşağı yukarı iki yıl sonra, 10-16 yaşlarında ortaya çı­kıyor. Ortalama adet görme yaşıysa 13. Ergenlik döneminde kızlarda boy uza­masının yanında, kilo artıyor, koltuk altı ve genital bölgelerde kıllanma olu­yor. Yağ dokusu da yine bu dönemde gelişiyor. Bu nedenle kızların kilo al­dıklarından yakınmaları, sık görülen bir şey. Ancak bu normal bir gelişme. Deride yağlanma olabiliyor. Bunun so­nucunda sivilceler oluşabiliyor. Uz­manlar kilo ve sivilce sorunundan şika­yet eden gençlere sporu öneriyorlar. Dengeli ve sağlıklı beslenme, spor, ki­lo ve ergenlik sivilceleri konusunda so­run yaşayan gencin gelişimini olumlu etkiliyor.
Erkek çocuktaysa ergenlik 10-14 yaşlan arasında, kemik yaşının da 13 olduğu dönemde başlıyor. Büyüme patlaması 11-17 yaş arasına yayılıyor. Kas dokusu bu dönemde gelişiyor. Er­genliğin gelişimi, testis hacminin art­ması, penis boyunun uzaması, testis kesesi renginin koyulaşması, önce ge­nital bölge, sonra koltuk altında kılla-
Çocukluk dönemini erişkinlikten ayıran ergenlik çağı, yarattığı karmaşa sırasında her şeyin yeniden gözden ge­çirildiği bir dönem. Cinsel olgunlaşma­nın gerçekleştiği bu dönem, cinsiyet bezlerinin büyümesi ve olgunluğa eriş­mesi, dış üreme organlarının şekil de­ğiştirmesi gibi etkileri beraberinde ge­tiriyor. Ergenlik, salgılanmaları hipota-lamusun olgunlaşmasına bağlı olan hi-pofiz gonadotropin hormonlarına bağ­lı bir gelişme. Bu dönemde böbreküstü bezleri de olgunlaşıyor. Kıkırdakların kaynaşmaya başlaması, kemiklerin bü­yümesi ve olgunlaşmasının hızlanması, yine bu dönemin ürünü. Bedenin bi­çim değiştirmesiyle eşzamanlı olarak, duygular, davranışlar, düşünceler de bu dönemde değişmeye başlıyor. Cin­sel olgunlaşma, ille de duygusal olgun­laşmaya bağlı olmayabiliyor.
Acı çekme, neşe, kaçış, saldırganlık gibi aşırılıklar dönemi olan bu çağ, ana babalar olduğu kadar çocuklar için de yaşanması zor bir dönem olarak kabul ediliyor. Kendini bir sosyal gruba ait hissetme İsteğinin, herkesten farklı ol­ma isteğiyle çakışması, ergenlik çağın­daki gençleri tereddüte itiyor ve ilişki­lerinde değişken bir yapıya sokuyor. Uzmanlar bu dönemde değişim içinde­ki gençlere, anlayışla, hoşgörüyle yak­laşmanın en doğru yöntem olduğu ko­nusunda hemfikirler.
Ergenlik
Fizyolojik ve morfolojik belirtiler, ergenlik çağının habercisi. Bu da insa­nı cinsel olgunlaşmaya götürüyor. Er­genlikte cinsel olgunluğa işaret eden olaylara, yani kızlarda ilk adet kana­masına, erkeklerin de ilk boşalmaya olan tepkileri farklı olabiliyor. Cinsel­likle İlgili bilgi düzeyi düşük ve aile desteği az olan kızlarda ilk kanama, şok ve sıkıntı yaratarak olumsuz duy­gulara neden olabiliyor. Erkeklerse ar­kadaşlarından ve kendilerine yakın bir yetişkinden cinsellikle ilgili daha fazla bilgi edinebildikleri için, kendilerini bu işarete daha çok hazırlayabiliyorlar. Ergenlik, kız ve erkek çocuklarda fark­lı dönemlerde görülebiliyor. Kızlar er­genlik dönemine erkeklerden yaklaşık iki yıl önce giriyorlar. Bu dönemde kız ve erkeklerde boy uzaması, görülen en temel değişimlerden biri.
Normal ergenlik kız çocuklarda
Ergenlik çağında vücutta salgılanan hormonlar kimi
gençlerin sivilcelenmesine neden olabilir. Bu da
kişinin kendinden memnun olmamasına yol
açabilir.
rın çıkmasıyla belirginleşiyor. Sesin kalınlaşması, yüzde ergenlik sivilceleri­nin ve kılların çıkması yine bu dönem­de yaşanan gelişmeler. Kendiliğinden meni boşalmalarına da rastlanan er­genlik döneminde, üreme organların­da gelişme ve penis sertleşmesi başlı­yor. Uzmanlar, bu dönemde cinsel ge­lişmenin hızlanması nedeniyle kız ve erkek ergenlerin bilgilendirilmelerinin son derece önemli olduğunu vurgulu­yor. Çünkü kendilerindeki değişimle­rin farkında olan ergenler bu değişimi daha İyi anlayabilmek için, birçok ko­nuda daha fazla şey bilmeye gerek du­yuyorlar. Bu bilgilerin çevreden öğre­nilen eksik, yanlış bilgiler olmamasına dikkat etmek gerek. Gençler kendi ara­larında kulaktan dolma yanlış bilgileri tartışarak birbirlerini de yanlış bilgi­lendirebiliyor. Bunun yerine, başlan­gıçta aile İçinde çocuklara bu konuda bilgi verilmesi, ergenin gelişimini olumlu yönde etkileyecektir.
Yetişkinliğe Giden Evrensel Yol
Geçmişten günümüze dek birçok toplumda, bireyin yaşamındaki en bü­yük değişiklikler ergenlik dönemiyle il­gili. Bu olay, birçok toplumda karma­şık bir törenler sistemiyle ifade edili­yor. Erginleşme törenleri, yani çocu­ğun ergin olma yolundaki geçiş tören­leri, bireyin yeni roller için toplumsal-laştığı, durum değişikliği sürecinin kutsandığı törenler. Kutsanan şey be­densel değişiklik, yani cinsel olgunlu­ğun başlangıcı değil; bu değişikliğin toplum tarafından bilinip kabul edili­yor olması.
e-4.jpg
Ekim 2005 35 BİLİM VE TEKNİK
e-5.jpg
Topluma giriş törenleri, çoğunlukla normal yaşamdan bir süre ayrı tutul­mayı gerektirir. Bu süre içinde toplu­ma alınacak gence bazı şeyler öğretilir, özellike kuzey Amerika'dakİ bazı ova kızılderililerinde ve bazı Afrika halkla­rında görüldüğü gibi, bu öğrenme sü­recine kimi zaman bedensel acılar da eşlik eder. Acı çekme sınavlarıyla gen­cin dayanıklılığı sınanmış olur. Ayrı bir yere kapatılma dönemi boyunca da, gençler dışlanmış durumdadır. Artık çocuk değillerdir, ama toplumsallaş-mış yetişkinler de değillerdir. Bu dö­nemde tamamen toplumun dışında yer alırlar. Toplum yaşamdan bir süre ay­rı tutulan gençler, sonra yeniden bü­yük törenlerle yaşama sokulur ve yeni rollerini benimserler. Topluma giriş tö­renlerinde gerçek anlamda teknik bilgi ve beceri verilmez, gencin bu yetenek­leri sınanmaz. Çünkü gençler bunu günlük yaşamlarında zaten ediniyor-lardır. Törenlerin gerçek amacı, yetiş­kinlerin toplumsal bakımdan ahlaki yükümlülüklerini vurgulamaktır. Er­genlik törenleri ya da ergenliğin baş­langıcı, genellikle bireyin etkin cinsel yaşamının başladığını da belirtir. Bu­nunla birlikte bazı toplumlarda, Özel­likle Hıristiyan ve İslam toplumlarında kadınlar için cinsel ilişki, evleninceye kadar yasaklanmıştır.
Halkların birçoğunda çocuklukla tam anlamıyla yetişkinlik dönemine ge­çiş arasında, kesin çizgilerle belirlen­miş uzun bir süre vardır. Bu yalnızca sanayileşmiş Batı ülkelerinde değil, Af-rika'daki birçok aşiret toplumu için bi­le geçerli bir durumdur.
Ergenlik Döneminde Kişiliğin Gelişimi
Ergenlik dönemi bütün gençler için aynı geçmiyor elbette. Bazı çocuklarda ergenlik belirtileri hiçbir zorluk yarat­madan oluşuyor. Ama bazıları derin­den etkileniyor ve tam bir bunalım ya­şıyorlar.
Psikanaliz yöntemini bulan ünlü psikiyatrist Sigmund Freud'a göre ge­nital dönem, yani ergenlik yılları, içgü­düsel enerjinin yeniden genital bölge­de harekete geçtiği bir dönem. Freud, çocukluk süresince kurulmuş olan id, ego ve süperego arasındaki dengenin, yeniden bozulduğunu söylüyor. Cinsel
BİLİM ve TEKNİK 36 Ekim 2005
dürtüler, gencin, çocukluk döneminde yaşadığı fallik dönemdeki çatışmaları yeniden yaşamasına yol açıyor; ancak romantik ilişkiler bu kez aile dışında aranıyor.
İnsan davranışları konusunda bir başka uzman olan Erik Erikson'a göre yetişkinliğe sağlıklı geçişin en Önemli koşulu, kimlik kazanma. Kimliğin oluş­ması süreci ergenlikten çok önce başlı­yor ve önceki dönemlerde başarılı so­nuçlar alınmış olması, yetişkin kimliği­ne geçişi de kolaylaştırıyor. Kimlik bu­nalımı, özellikle gelişmiş kabul edilen ileri toplumlarda sözkonusu. Bedeni, çok kısa bir süre içinde yetişkin görü­nümü alan ergen, artık çocuk gibi dav­ranamayacağını anlıyor ve "Ben ki­mim?" "Yaşamdaki amaçlarım neler ol-malır?" gibi sorularla kendini sorgulu­yor; geleceğe dönük kararlar almaya ve benliğini oluşturmaya başlıyor. Top­lum içinde kendi seçtiği İdeolojiye uy­gun bir rol bulursa kimlik kazanıyor. Bunu başaramayan ergenlerdeyse kim­lik krizi devam ediyor. Pek çok dene-meyle bu kriz çözülmezse, ergen kim­lik kargaşasına düşebiliyor ya da olum­suz bir kimlik geliştirebiliyor.
Psikologlar, yaptıkları çalışmalarla ergenlerde 4 farklı kimlik statüsü ol­duğunu belirlemişler. Bunlar, erken bağlanmış, kargaşalı, kararsız ve başa­rılı kimlik statüleri. Erken bağlanmış kimlik statüsündeki ergenler, bir karar alma sürecinden geçmemiş, kimlikle il­gili tüm kararlan genellikle ebeveynle­ri tarafından belirlenmiş gençler. Yetiş­kinliğe geçiş pürüzsüz ve çatışmasız yaşanıyor. Kargaşalı kimlik statüsün­deki ergenlerse bir kriz yaşamıyorlar ve mesleki rol seçimiyle ilgili olarak da
Kimi toplumlarda ergenlik süreci özel törenlerle belirlenmiştir.
bir güdüleri bulunmuyor. Bunlar bir kimliğe bağlanmaktan tamamen kaçın­ma eğilimindeler. Kararsızlarsa bir kimlik krizi yaşıyorlar; kaygıları yük­sek ve karar alma süreci uzun süre de­vam ediyor; bu nedenle ergenlerin, kendileriyle en ilgili oldukları statü. Başarılı kimlik statüsündekilerse kim­lik krizini atlatmış ve bir kimliğe bağ­lanmayı gerçekleştirmiş ergenler.
Ergenlikte görülen en yaygın davra­nışlardan biri, gençlerin kendi başları­na hareket etmek istemeleri. Bağımsız­lığa gereksinim duyan gençler için ev, çoğu zaman anlaşmazlığın ve çatışma­ların ortaya çıktığı bir yer olarak görül­meye başlanıyor. Anne babanın, çocu­ğun gözünde İdeal olma niteliklerini kaybettiği dönem, yine bu dönem. "An­nem babam her şeyi bilir" düşüncesi­nin yerini yavaş yavaş, "annem babam nereden bilecek, onların dönemi geç­mişte kalmış, ben onlardan daha İyi bi­lirim" gibi düşünceler alıyor. Evde ya­şanan çatışmalar çok sık ve şiddetli ol­maya başlamışsa, gençlerin, kendileri­nin İstenmedikleri düşüncesine kapıl­maları da mümkün. Bunun yanında er-
e-6.jpg
e-7.jpg
gelebiliyorlar. Tam tersine, karşı ko­nulmaz bir yemek ihtiyacı, oburluk dö­nemleri iştahsızlık dönemini izleyebili­yor. Bu davranışlar, nedenini kavraya­mayan aileyi endişelendirmeye başladı­ğında ilginin ve emirlerin artması çatış­maya neden olabiliyor. Aslında bu dav­ranışlar, çoğu zaman geri planda olup bitenlerin bir göstergesi niteliğinde. Ergen bireyin davranışlarındaki değişi­mi olduğu kadar, bu davranışlar aracı­lığıyla ortaya atılan çağrıyı da anlamak gerekiyor. Hızlı bir bedensel gelişme içinde oldukları için bu durum enerji­lerini tam olarak kullanamamalarına neden oluyor. Tüm enerji bedene yan­sıyor ve yaşanan çatışmalar sonucu is­teksizlik oluşabiliyor. Yine bu dönem-' de bazı ağrılar ve sızılar da ortaya çıka­biliyor. Bütün bu durumlar, gençlerin derslerine de yansıyabiliyor; bu da il­kokulda elde edilen başarıda düşüşe neden olabiliyor. Uzmanlar, bununla başa çıkmanın çok önemli olduğunu, bu başarısızlık durumundan kaygı duymamak gerektiğini vurguluyorlar. Önerdikleri, çözüm, bunun geçici oldu­ğunun unutulmaması.
Bu dönemde isteksizliğe bağlı ola-rak can sıkıntısı da oluşabiliyor ve can sıkıntısı uzun sürebiliyor. Yine benzer biçimde huzursuzluk da, yaşanan di­ğer duygulardan biri. Bunun nedeniy­se bedendeki değişimler. Sürekli ola­rak birşeylerle İlgilenme, meşgul olma isteğinin sözkonusu olduğu bu devre­de, aynı zamanda isteksizlik yaşanması ve beraberinde gelen başarısızlık, gençleri bir kısır döngüye sokabiliyor. Bu noktada uzmanlar uyarıyor: Hayata karşı soğukluk duyan, başarısızlıklar­dan ve çatışmalardan yorulan gençler bir çıkış nokrası olarak intiharı görebi­liyorlar. Bu, büyük ölçüde başka bir hayat yaşama arzusunun bir gösterge­si olarak algılanıyor. İntihar, kendine karşı ya da çevresine karşı bir şiddet davranışı olarak düşünülebileceği gibi, gerçek hayattan ve hayatın zorlukla­rından bir kaçış yolu olarak da görüle­biliyor.
Sıkıntılardan kurtulmanın bir başka yolu olarak uyuşturucu maddelerin kullanılması, sigara, alkol gibi alışkan­lıkların edinilmesi, bu yıllarda görüle­bilecek başka davranışlardan. Gençler bir dönem sıkıntılarından, sorumluluk­larından ya da geleceğe olan güvensiz­liklerinden kaçma ve bir teselli olarak
Herkesten farklı olma ve kendini değişik bir biçimde ifade etme isteği ergenlik döneminin göze çarpan
özelliklerindendir.
genlik çağındakilerin, bedenlerinin ye­ni görüntüsüne henüz alışık olmama­ları, kendilerini mutsuz hissetmelerine neden olabilecek bir başka etken ola­rak karşımıza çıkabiliyor. Yeni görü­nüşleri, bürünmek istedikleri ideal gö­rünüş olmayabiliyor. Kendilerini fazla uzun, fazla kısa, şişman, çirkin bulabi­liyorlar. Bu da bazı gençleri dikkat çekmek ya da farklı görünmek isteğiy­le giyimiyle, makyajıyla, saç rengi ya da biçimiyle öne çıkma çabası göster­meye itiyor.
Ergenlik döneminde duygularda farklılaşma, iniş çıkışlar yaşanabiliyor. Gençler bir gün çok mutluyken, ertesi gün çok üzgün olabiliyorlar. Zaman zaman duygularını ve heyecanlarını denetleyememeleri de sık görülen bir durum.
Ergenlik dönemi, genellikle kızlar­da ve erkeklerde farklı olan ilk cinsel deneyimlerin de yaşandığı dönemler. Kızların kendilerini beğendirmeye ça­lıştığı, erkeklerinse pek tanımadıkları yeni bedenlerini kontrol etmeye çalış­tıkları bu dönemde, utangaçlık ya da sıkı geleneklere bağlılık, bu konunun aile içinde ya da gençler arasında ko­nuşulmasına engel oluyor. Bu da genç­lerin dürtülerinden utanç duymasına ve hayallere sığınmasına neden olabili­yor. Çevreye olan ilgilerini kesip kendi­lerini hayallere veren gençler, böylece mastürbasyon yapmayı keşfediyorlar. Mastürbasyon, ya da kişinin kendi ken­dini tatmin etmesine dünyanın her ye­rinde yaygın olarak rastlanıyor. Yapı­lan araştırmalar, 15 yaşındaki erkek ergenlerin yüzde 80'inin, 20 yaşındaki-
lerin yüzde 90'ının mastürbasyon yap­tığını gösteriyor. Kızlarda 15 yaşında bu oran yüzde 17; 20 yaşındaysa yüz­de 3Ö'a İniyor. Bu dönemde gençler sık sık yalnız kalmak istiyorlar. Psiko­loglar bu duruma çok fazla önem ve anlam yüklememek gerektiği görüşün deler. Rahatlama, rüya görmek şeklin­de de olabiliyor. Gençler bu konuda cezalandırıldıklarında suçluluk, cinsel doyumsuzluk yaşayabiliyorlar. Ailele­rin bunun norma! bir davranış olduğu­nu kabul edip çocuklarıyla cinsel ko­nularda daha rahat ve bilgilendirici ko­nuşmalar yapmaları gerekiyor.
İsyan Etme ve • Çatışmalar
Ana babaların, çocuklarının gelece­ği hakkındaki kaygıları ve onların ha­yal ettikleri kişiliği kabul etmede zor­luk çekmeleri, ergenlik çağındaki bi­reylerin sıkıntılarını artırabiliyor. He­nüz kendisini tanımayan, sevenleri ta­rafından da tam kabul görmeyen er­genler, bu dönemde oldukça hassas bir ruh haline giriyor ve kendilerini sü­rükleyen bir erişkinin ya da kontrol edemedikleri dürtülerinin peşinden gitmeye hazır oluyor, ayrıca bedenle-rindekî değişikliklere Önem verdikle­rinden, kolaylıkla aşırılıklara kapılabili-yorlar. Genç kızlarda, organik bir ra­hatsızlık olmaksızın psikolojik kökenli iştahsızlık ortaya çıkabiliyor, karmaşık psikolojik nedenlerden (şişmanlama korkusu, cinsellikle ya da kadınlıkla il­gili endişeler gibi) yemek yiyemez hale
Ekim 2005 37 BİLİM ve TEKNİK
e-8.jpg
sahte bir rahatlama yaratacak madde­lere bağımlı olma eğilimine girebiliyor­lar. Bağımlı hale getiren tüm uyuşturu­cular, gençleri kontrollerini kaybetme­ye götürüyor. Uzmanlar uyuşturucu alışkanlığı olan gençlerin pek çoğunun ana-babalarıyla diyalog eksikliği yaşa­yan, sevgiye gereksinim duyan gençler arasından çıktığına işaret edip, anne babalan bu konuda uyarıyorlar.
Şu bir gerçek ki, ergenlik dönemin­de bireylerin geliştirdiği soyut düşün­ce, onların günlük davranışlarını etkili­yor. Kendileri ve dünya hakkında daha fazla düşünen gençler, 13-15 yaşlan arasında daha tartışmacı, idealist ve eleştirici davranıyorlar. Bununla birlik­te kendilerinin ve başkalarının soyut bakış açılarını değerlendirmekte zor­landıkları için yeni bir benmerkezci eğilim içine girebiliyorlar. Kendi dü­şünceleri, duygulan ve davranışlarıyla aşırı ilgili oluyorlar. Kendileri ve diğer­leri arasındaki ilişkilerle ilgili olarak da, iki önemli çarpıtma yaşıyorlar: Bunlardan biri, kendi kendileriyle çok ilgili olmalarının ötesinde, diğerlerinin de kendileriyle İlgilendiklerini düşün­meleri ve devamlı olarak bir sahnede, herkes kendilerini İzliyormuş gibi dav­ranmaları. Diğeriyse, kendi Önemlerini abartmaları ve kendilerini özgün ola­rak algılamaları sonucu, başkalarının başına gelenin kendi başlarına da gele­bileceğini düşünememeleri. Bunun so­nucu olarak da alkol ve uyuşturucu al­ma, hızlı ve tehlikeli araba kullanma gibi riskli davranışlara girmekten sa­kınmayabiliyorlar. Ebeveynlerin ço­cuklarına yakın bir tutum izlemesi, bu sorunun çözümü İçin de en iyi yol ola­rak öneriliyor.
ya baba ya da ağabey, abla. Gelişmekte olan ergenin karşı çıkacağı ilk kişi, otoriteyi temsil eden kişi olacaktır. Eğer otoriteye karşı çıkamıyorsa bu is­tek ergende daha da alevlenebiliyor. Genellikle 13-14 yaşlan, kişinin en hu­zursuz olduğu en geçimsiz olduğu, her şeye karşı çıktığı bir dönem olarak kabul ediliyor. Otoriteye karşı geleme­yen bireylerde bazı davranış bozukluk­ları oluşabiliyor, öğrenim süresinin uzaması, ana babaya ekonomik yön­den bağımlılık, mesleki ve toplumsal atılımda gecikme, bir taraftan bedensel ve kişiliksel olgunlaşma yaşanırken di­ğer taraftan duygusal gereksinimler arasında dengezsizlikler yaratıyor. Ba­zı gençlerde ekonomik zorluklardan dolayı, bazılarındaysa sırf heyecan ol­sun diye ya da arkadaşları arasında po­püler olma amacıyla hırsızlık yapma eğilimi görülebiliyor. Arkadaşlar, bir çete ya da grup, ergen bireyi bu dö­nemde kolayca İçine alabiliyor. Böyle­likle ergenlik dönemindeki gençler kendilerini güçlü hissediyor, hatta yi­ğitçe davranışlarda bulunduklarını sa-nıyorlar.
Toplum içinde tüketimin çekiciliği de ön plana çıkıyorsa, hırsızlık için oluşan ortam zihinlerde meşrulaştırıla-biliyor; bununla birlikte hırsızlık böyle durumlarda korku ve güçsüzlüğün İfa­desi olarak şiddete de yönelebiliyor. Şiddet düşkünlüğü, hırsızlık, gençleri okul çıkışlarında küçükleri soymaya, yalnız kişilere saldırmaya sürükleyebi­liyor. Benzer biçimde cinsel şiddet de grup eylemi olarak öne çıkabiliyor. Gençlik çetelerinin ortaya çıkması ya da ergenlik çağındaki gençlerin bu çe-
telere katılmak istemeleri, nedensiz de­ğil: Düşük ekonomik gelir düzeyi ya da farklı bir etnik gruptan gelip itilmiş­lik duygusu yaşamanın yanında, ders­lerde başarılı olamama, kötü arkadaş­lar edinme, ailenin ilgisizliği bu neden­ler arasında gösteriliyor.
Çocuklar çeteleri genellikle prestij sağlamak, toplumda yer edinmek açı­sından bir araç kabul ediyor ve bu psi­kolojiyle çeteye katılıyorlar. Psikolog­lar, bir çeteye katılan kişilerin bazı ki­şilik sorunları bulunduğunu düşünü­yorlar, özellikle güvensizlik duygusu­nun çete İçinde kaybolacağını, bu ne­denle bireyin kendini bir gruba ait his­sederek güven kazanacağını söylüyor­lar. Çetelerde aşırı bir dayanışma söz konusu. Çeteye girmek isteyen kişiler önce yalnızca heyecan duymak için birlikte küçük suçlar işliyorlar. Eğer iş­lenen suçlar cezasız kalırsa bu sefer daha büyük suçlar İşlemede adım atı­yorlar. Çete içinde suçlar bir gelenek halini alıyor ve yeni üyelere suç tekni­ği öğretiliyor. Çete İçindeki birey, işle­diği suçlardan dolayı suçluluk duygu­larına kapılmıyor. Çünkü bunu birey­sel olarak İşlenmiş bir suç değil; gru­bun suçu olarak algılıyor.
Bu dönemde ergenlerin yalnızlık ih­tiyacı çete içinde engellenerek ortadan kalkıyor ve kişi daha doyumlu oluyor, kendisine benzeyen insanların da oldu­ğunun farkına varıyor. Başka insanla­rın da kendisi gibi yalnız, başarısız ol­duğunu bildiği zaman rahatlık hissedi­yorlar. Ayrıca sigara, alkol gibi madde kullanımları da bu dönemde başlıyor, önceleri özenme sonucu kullanılan maddeler, daha sonra sorunların varlı-
Suç Eğilimi
Ergenlik dönemindeki gençlerin kendilerini kabul ettirme ve değişik ol­ma istekleri, kimi zaman isyan boyutu­na ulaşabiliyor. Gençler bu dönemle­rinde sürekli olarak içinde bulundukla­rı ortama karşı çıkabiliyorlar. Bu ne­denle çevresiyle olan İlişkilerinde za­man zaman geçimsizlik oluşabiliyor. Aile içinde, okulda ya da arkadaşlarıy­la olan ilişkilerinde bireylerde hırçın davranışlar gözlenebiliyor. Her türlü otorite düşman gibi algılanabiliyor. Sözgelimi, ev ortamında mutlaka otori­teyi temsil eden birisi vardır. Ya anne
BİLİM ve TEKNİK 38 Ekim 2005
e-9.jpg
ğında kullanılır oluyor ve sorunlardan kaçma yolu olarak algılanmaya başlı­yor. Son aşamadaysa madde kullanımı alışkanlığa dönüşüyor.
Ergenlik dönemindeki gençler, bu yıllarda davranışlarına çevreden göste­rilen tepkiyi çok iyi değerlendiriyor, neyi yapıp yapamayacaklarını bu yolla anlıyorlar. Çocuk her yaşta birtakım yı­kıcı duygular taşıyor; ancak fiziksel, zi­hinsel ve ruhsal açıdan büyük dönü­şümlerin yaşandığı ergenlik dönemi, yıkıcı davranışların kolaylıkla artabile­ceği bîr zemin oluşturuyor. Gelişimsel olarak sorunlar yaşayan ergenler, çev­reden gelen olumsuz etkilerin de kış­kırtmasıyla öncelikle kendilerine dö­nük yıkıcı davranışlar içine girebiliyor­lar. Bu dönemde merakla başlayan si­gara, alkol ya da madde kullanımı, gencin bedensel ve ruhsal sağlığına yı­kıcı etki yapıyor. Toplumda yüceltilen şiddet örnekleri çocukta yüce bir amaç uğruna birilerine zarar vermenin yan­lış olmadığı düşüncesini doğuruyor. Özellikle bulundukları ortamlarda şu ya da bu şekilde şiddetin tanığı olan çocuklar, yıkıcı davranışlarda bulun­maya daha yatkın oluyorlar. Bir de te­levizyondaki şiddet programları çocuk­ları derinden etkiliyor. Çocukta gece korkuları, yalnız kalmaya tepki, kon­santrasyon güçlüğü görülebiliyor. Yıkı­cı dürtüler her zaman her çocukta ve her yaşta bulunuyor. Ancak aile ortam­larının değişikliği çocuktan çocuğa farklılıklar yaratıyor. Sevginin disiplin ve denetimle birlikte verildiği ailelerde çocuklar bu dönemde açığa çıkan yıkı­cı dürtülerinin buyruğuna girmiyorlar.
Arkadaşlıklar ve Yalnızlık
Ergenlik döneminin en büyük kor­kusu olduğu kadar, kimi zaman en bü­yük gereksinim duyulan şeyi de yalnız­lık. Gençler kendilerini yalnız hissetme­mek için çeşitli gruplara girmek istiyor­larsa da, aslında çoğu zaman yaşadıkla­rını anlamak ve kendilerini dinlemek için yalnız kalma gereksinimleri de var. Bunun en güzel simgesi, dışarı ses ver­meyen kulaklıklarıyla gençlerin çok sevdiği "walkman" ya da "ipod" benze­ri müzik çalıcılar. Kulaklarına kulaklık­larını geçirip müziğin arkasına sakla­nan gençler, bu yolla kendilerini ger-
Kişinin duygusal olgunluğa eriştiği bir dönemdir erginlik. Bu dönemde gençler kendilerini bir gruba ait
hissetmek isterler.
çek dünyadan soyutlayıp, zorlukların olmadığı bir dünyaya sığınabiliyorlar.
Yine bu dönemde edinilen arkadaş-lıklarsa daha hatırlanan, hatta uzun yıl­lar devam edebilen arkadaşlıklar olabi­liyor. Yakın arkadaşlıklar ergenlerin kendilerini ve diğerlerini anlamalarını, ergenlikteki stresle başetmeyi ve okula uyumu kolaylaştırıyor. Ergen grupları, konuşma tarzları, giyimleri ve davranış­larıyla birbirlerinden ve yetişkinlerden ayrılıyorlar. Bu gruplar, ergenin kendi­ne uygun bir 'kendilik' duygusu oluş-turmasında aileden bağımsız bir ortam sağlıyor. Ergenlikte grup baskısına uy­ma, çocukluk ve yetişkinliktekinden daha fazla olduğu İçin arkadaşlıklar
riskli davranışlar için güdüleyici olabili­yor. Bu da gençlerin iyi arkadaşlar edinmesinin ne kadar gerekli olduğu­nu bir kez daha gösteriyor.
Ergenlikte, gençlerin yeni bir kim­lik edinmeleri birçok etkenin sonucu gerçekleşiyor. Gençler yetişkinliğe ulaştıklarında, adeta yeniden doğmuş biri, ya da kozasından çıkmış bir kele­bek gibi, çocukluk dönemlerine kıyas­la bambaşka bir kişi haline gelmiş olu­yorlar.
Ergenlik dönemi, bütün erişkin bi­reylerin yaşadığı bir dönem. Bu dö­nemde gençlerin gereksinim duydukla­rı şey, anlayış ve sabır. Kendini bulma yolundaki bir gence, anne babaların
e-10.jpg
verebileceği en büyük şeyse sevgi ve destek. Bu dönemdeki gençlerin, ken­di kanatlarıyla uçmak isteyen, dünyayı zorluklarla dolu olsa da tanımak İste-yen kişiler olduklarını unutmayalım. Her doğum süreci sancılı geçer. Ergen­lik dönemi de çocukların, yetişkinlerin dünyasına doğdukları bir süreç. Bu sü­reci aşmanın anahtarıysa anlayış.
Gökhan Tok
Kaynaklar:
Willenbrock, H, Pubertat. Ceo, September, 2005
Daco, P, Çağdaş Psikolojinin Olağanüstü Başarıları, Çev: 0., A., Gü­rün, İnkılap ve Aka, 1983
http ://www.teenpuberty.com/
http ://www. mcaturk. com/ergen_gelisim.htm
http://www.e-psikoloji.tk/
http ://www. eğitim, com/aiIe e/0651 /0651 .ortak/ 06 51.3 4. erge nl i k do­nemin degel isim .asp
Ekim 2005 39 BİLİM ve TEKNİK