ek-1.jpg
ek-2.jpg
EK hücre kolonileri giemsa ile boyandığında farklılaşmamış koloniler koyu boyanırken, farklılaşan
koloniler daha açık tonlarda boyandılar.
Farklılaşmamış kolonilerin sınırları, çizgiyle çizilmiş
gibi belirgin ve net olduğu halde, farklılaşmaya
başlayan kolonilerin sınırları dağılan hücrelerden
dolayı belli belirsiz bir görünüme sahipti.
hedeflemekte. Besiyerine uygulanan büyüme fak­törü kombinasyonlarının, miktarlarının ve zaman­lamasının hesaplanması, hücrelerarası maddenin yerini alabilecek polimerik malzemeler ve üç bo­yutta doku gelişimini destekleyecek biyomateryal-ler ve matematiksel modellerin geliştirilmesi bu alanın sorumluluğunda. Amaç, tümüyle yapay bir ortamda hücrelere istenileni yaptırabilmek.
TÜBİTAK CMBAE Transgen ve Deney Hayvan­ları Laboratuavrında 2004 yılında bir kök hücre biyomühendisliği çalışması gerçekleştirildi. Kültür ortamındaki hayvansal ürünler olabildiğince uzak­laştırılarak, besleyici tabakaların yerini alabilecek, olabildiğince sentetik bir kültür sistemi geliştiril­meye çalışıldı. Besleyici tabakalar yerine Üç boyut­lu fibröz bîr matris; serum yerine 'serum replace­ment' denilen sentetik bir çözelti kullanıldı.
Öncelikle hücreler besleyici tabakaların üze­rinde altı farklı besiyerinde kültüre edildi. Popu-lasyon katlanma sayıları ve farklılaşmamış koloni­lerin oranına göre en iyi besiyeri tanımlandı. Kul­lanılan çözeltilerin hücrelerin çoğalmaları üzerine bir etkisi olmadığı, ancak Serum Replacement (SR) uygulanan deney gruplarında kolonilerin da­ha az oranda farklılaşmış fenotip gösterdiği tespit edildi. Böylelikle deneyin ilk aşamasında hücrele­re uygun bir kimyasal çevre hazırlanmış oldu.
Deneyin ikinci aşamasında hücrelerin kültüre olduğu fiziksel çevre değiştirildi. Besleyici tabaka­ların üzerinden alınan EK hücreleri üç boyutlu fib­röz bir matris olan dokunmamış poliester fabrik-lerinin (NWPF) üzerine aktarıldılar. NWPF diskle-
EMBRIYONIK
KÖK HÜCRELER
Embriyonik kök (EK) hücreler hasar görmüş dokuların yenilenmesi için eşsiz birer hücre kay­nağıdır. Klinikte hasarlı dokuların yenilenmesi için aynı düzeyde farklılaşmış çok sayıda hücreye gereksinim duyulur. Teorik olarak EK hücreler sı­nırsızca bölünebildikleri için İstenilen sayıda hüc­reyi; vücuttaki hemen her çeşit hücreye dönüşe­bildikleri için de ihtiyaç duyulan tipte farklılaşmış hücre tiplerini oluşturabilirler. Ancak uygulamada durum farklıdır. Bu hücrelerin, kendileri gibi kök hücreler oluşturarak çoğalmalarını yani 'yenilen-me'lerini sağlamak zordur; çünkü EK hücre doğa­sı gereği başka hücrelere farklılaşmak ister. Fark­lılaşmanın önüne geçebilmek için EK hücreler fa­re embriyolarından yalıtılan fibroblastlar üzerinde kültür ortamına sokulurlar, Fare embriyonik fib-roblastları, saldıkları birtakım faktörlerle EK hüc­releri desteklerler. EK hücrelerin altında, kültür kaplarının yüzeyini tamamen kaplamış bu tek ta­bakalı hücre grubuna besleyici tabaka da denir.
Hücrelerin daha sağlıklı ve farklılaşmadan ço­ğalmalarını sağlasa da hastalık tedavisinde kulla­nılacak insan EK hücrelerinin, hayvan hücreleri­nin üzerinde kültüre edilmesi riskli. Fare hücrele-rindeki retroviruslar EK hücrelerin genomlarında mutasyonlara yol açabilirler. Bunun önüne geç­mek için değişik tipte insan hücreleri besleyici ta­baka olarak denenmiş durumda. Örneğin, 2003 yılında İsrail'de yapılan bir çalışmada, insan EK hücreleri yeni doğan bebeklerin sünnet edilmiş dokularından elde edilen hücrelerin üzerinde uzun dönem kültüre edilebilmiş.
Hücre kültüründe EK hücreleri kontrol etme­nin yolu, tanımlanmış bir mikroçevreden geçiyor. Besiyeri bileşenleri, kültür kabı yüzeyleri, hücrele­rin birbirleriyle komşulukları, bir hücrenin mikro-çevresini belirleyen koşulları oluşturuyor. Son yıl­larda hızla gelişen bir dal olan kök hücre biyomü-hendisliği, kök hücrelerin istenilen yönde farklıla-şıp çoğalmaları için mikroçevreler yapılandırmayı
ek-3.jpg
EK hücre kolonilerinin faz-kontrast mikroskoptaki görüntüleri. Farklılaşmamış hücrelerin birbirleriyle etkileşimi daha kuvvetlidir. Bu hücrelerin meydana getirdiği kolo­nilerin sınırları, çizgiyle çizilmişçesine belirgin olur ve faz kontrast filtrede parlak gözükürler. Yapılan çalışmada besleyici tabakaların üzerinde kültüre edilen koloniler besiyeri birleşenlerine göre farklı morfolojiler gösterdiler. SR içeren besiyerlerindeki koloniler daha belirgin sınırlara sahip, daha yuvarlak ve pürüzlü yüzeyler gösterir­ken, serumla kültüre edilen besiyerlerindeki koloniler daha basık ve pürüzsüz bir görünüme sahipti.
BİLİMveTEKNİK 58 Ağustos 2005
ek-4.jpg
EK hücre kolonilerinin alkalin fosfata* aktiviteleri ( x 200). Farklılaşmamış EK hücreleri daha yüksek alkalin iosfataz aktivitesi göstererek daha koyu tonlarda boyandı-lar. Farklılaşan ve koloni yapılarını kaybedenler ise daha açık tonlarda boyanarak daha düşük alkalin fosfataz etkinliği gösterdiler.
ri Hacettepe Üniversitesi Biyomühendislİk Bö'lü-mü'nden Prof. Dr. Menemşe Gümüşderelioğlu ve ekibi tarafından hazırlandı. Bu matrisin malzeme­si ameliyat İpliklerinde ve damar greftlerİnde de kullanılan bir biyomateryaldi. En büyük avantajı geniş yüzey ve alan hacmine sahip olmasıydı. Böy­lelikle besleyici tabakalarla sadece petri yüzey alanında kültüre olan hücreler, NWPF diskleri kul­lanıldığında aynı büyüklükteki petrinin içinde çok daha geniş bir alanda kültüre oldular.
Fare EK hücreleri LİF (Lösemi Önleyici Faktör) kullanıldığında farklılaşmadan çoğalırlar. LİF insan EK hücreleri üzerinde bir etki göstermezken, bazı fare EK hücre hatlarında besleyici tabakanın yeri­ni alabilecek kadar güçlü bir etkiye sahiptir. Bu ça­lışmada model olarak fare EK hücre hattı Rİ kul­lanıldı. Kullanılan matrislerin yüzeyine LİF sabit-lendi. Böylelikle hücrelerin daha geniş alanda da­ha fazla farklılaşmayı önleyici faktörle daha uzun süre kültüre edilmesi sağlandı. UF'in yüzeye sabit-
lenmiş formu hücrelerle daha uzun süre etkileşe-ceği için etkinliğinin artacağı düşünüldü.
İlk denemeler çok heyecanlıydı. Hücrelerin böyle fibröz bir yapıda nasıl kolonize olacaklarını merak ediyorduk. İlk 48 saat içinde hücreleri fi­berler (lifler) arasında gözlemek kolay olmadı. İlerleyen günlerde matris üzerinde fiberlerin ara­sını kaplamış çok büyük hücre agregatları (toplu­lukları) gözlendi. Bu agregatları gözlemleyebil­mek için kültürasyon en geç 4. günün sonunda durduruldu. Hücrelerin farklılaşmaya mı başladık­larım yoksa kendilerini mi yeniledikleri merak ediliyordu. Önce giemsa boyasıyla koloni morfolo­jilerini incelendi, sonra SSEA-l'e karşı bağışıklık tepkisi ve alkalin fosfataz aktivitesine bakıldı. Son olarak da kolonilerin elektron mikroskobu görün­tülerini alındı. Bazı koloniler tripsinle matristen ayrıldı, besleyici hücre tabakalarının üzerine ekil­di ve hücrelerin eski ortamlarında nasıl davran­dıkları izlendi. Polimerik matris deneyleri iki kol­dan yürütüldü'. UF sabitlenmiş yüzeylere sahip NWPF disklerle, hidrolize edilmiş yüzeylere sahip NWPF diskleri üzerinde EK hücrelerin gelişimi ay­rı ayrı izlendi.
Sonuçlar, LIF sabitlenmiş yüzeylerde EK hüc­relerin daha az farklılaştığını gösterdi. Hidrolize yüzeylerde kültüre edilen hücrelerin besiyerine LİF eklenmesi, farklılaşmaların önüne geçemedi. Çalışmanın en umut verici yanı fiber yüzeyindeki, immobilize (hareketsiz) formdaki LIF'in çalışma-siydi. Bu, kök hücre biyomühendisliği çalışmaları için yeni bir fikirdi. Bu çok pahalı faktörü besiye­rine sürekli dışarıdan eklemek yerine, matris yü­zeyine sabitlemenin EK hücre yenilenmesi için hem etkili hem de ekonomik bir yol olabileceği gösterilmiş oldu.
Bu çalışma, ülkemizde embriyonik kök hücrele­rin farklı kültür koşullarında ve polimerik yapılar üzerinde kültürü ile yapılan ilk çalışma olduğu için önemliydi. Elde edilen sonuçlar, embriyonik kök hücrelerin farklılaştırmadan kültüre edilebilmele­ri için, daha iyi tanımlanmış ortamların geliştirile­bilmesine yönelik bundan sonraki çalışmalara ışık tutacak.
Gaye Çetinkaya
Doç. Dr. Sezen Arat
TUBITAK-GMBAE Transgen ve
Deney Hayvanları Laboratuvarı
ek-5.jpg
EK hücre kolonisinin PET fiberleri arasındaki gö­rüntüsü (x 400).
EK hücreler fiberler arasında büyük hücre agregatları ( x40). Büyük hücre toplulukları, LİF sabitlenmiş yüzey­lerde yüksek alkalin fosfataz etkinliği gösterdiler.
ek-6.jpg
Giemsa ile boyanmış EK hücre kolonilerinin PET fi­berleri arasındaki görüntüsü ( x 200).
PET fiberler arasındaki EK hücre kolonisinin SSEA-l'e karşı bağışıklık tepkisi (x 200).
ek-7.jpg
Giemsa ile boyanmış EK hücre kolonisinin PET fi­berleri arasındaki görüntüsü ( x 400).
EK hücre kolonisinin LİF sabitlenmiş yüzeylerdeki elektron mikroskobik görüntüsü.
Ağustos 2005
BİLİM«TEKNİK
ek-8.jpg
ek-9.jpg
Gülgûn Akbaba
Kimyasal maddelerin yoğun ve kontrolsüz olarak kullanılmaya başlandığı yıllarda yapılan
hatalardan insan sağlığı ve çevre büyük zarar gördü. Gerek kimyasal maddelerin her
alanda yoğun olarak kullanılmaya başlanması, gerekse kontrolsüz kullanımın yarattığı ciddi
sağlık ve çevre sorunları, toplumlarda kimyasal kullanımına karşı oluşan korku ve tepkinin
nedeni. Kimyasalların insan sağlığı üzerindeki etkileri de devamlı tartışma konusu olmakta.
Ankara muhabirimiz Gökçe Taner de, Prof. Dr. Fatma Ünal danışmanlığında kimyasal
maddelerin canlılar üzerindeki etkilerini ve kromozomlarımız üzerine toksik etkide bulunan
maddelerle ilgili araştırmalarda bulunan genotoksikoloji bilim dalının çalışmalarını anlatıyor.
GENOTOKSİKOLOJI
ek-10.jpg
Çağımızın en önemli sorunlarından biri hiç kuş­kusuz, tüm canlıları, özellikle de insanı olumsuz yönde etkileyen çevresel tehlikelerin her geçen gün artması. Bu tehlikeler içinde belki de en önemlisi, modern yaşamımızın vazgeçilmezi, iç içe yaşadığı­mız kimyasal maddeler. Bundan dolayı; çevreyi kir­leten, doğal dengeyi bozarak yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olan,canlıları değişik şekillerde ve değişik oranlarda zehirleyen kimyasal maddelerin canlılar üzerindeki etkileri sorunu günümüz araştırı­cılarının son derece İlgisini çekmekte. Yapılan araş­tırmalar doğal çevremize bulaştırdığımız pek çok kimyasal maddenin kanserojenik ya da mutajenik etkiye sahip oldukları gerçeğini ortaya koyuyor. Kanserojen (ya da karsinojen) kansere neden olan, mutajen mutasyona yani kalıtsal materyalde (DNA) herhangi bir değişikliğe neden olan anlamına geli­yor. Genler üzerinde toksik etkisi olan kimyasal maddelereyse genotoksik deniliyor.
Türk Toksikoloji Derneği'nin bilgilerine göre; günümüzde 80.000 civarında kimyasal madde çeşit­li amaçlar için kullanılmakta ve bu sayı her geçen yıl artmakta. Kimyasallar, ilaç aktif maddeleri (4 000), ilaç yardımcı maddeleri (2 000), kozmetikler (3 000), gıda katkı maddeleri (2 600), tarım ilaçları (1 500) ve endüstriyel kimyasallar (48 000) olarak da­ğılım göstermekte. Ayrıca kullanılan kimyasallara da her yıl 1 000 yeni kimyasalın eklendiği hesaplan­makta. 20. yüzyılın başında çoğu doğal kaynaklı olan kimyasalların sayısı birkaç bin ile sınırlıyken, özellikle 1940'lardan sonra bu sayı hızla arttı. Sayı­sal olarak artışın yanı sıra miktar olarak da hızlı bir artış söz konusu. Birleşmiş Milletler Çevre Progra-mı'nın (UNEP) verilerine göre, 1950'de 7 milyon ton/yıl olan dünya kimyasal madde üretimi, 1970'te 63 milyon ton/yıl'a ve 1985'te 250 milyon ton/yıl'a yükseldi. Şimdilerde bu rakamın 400 mil­yon ton/yıl'a ulaştığı tahmin ediliyor. Yani biz iste­sek de istemesek de kimyasal maddeler yaşantımız­da doğrudan ya da dolaylı olarak çok önemli bir yer tutmakta.
1960'lardan sonra toksikoloji bilimindeki hızlı gelişmeler ve kimyasal maddeler İçin risk yönetimi uygulamalarının geliştirilmesiyle birlikte güvenli kimyasal kullanımının önemi gündeme geldi. Bugün ilaç, gıda katkı maddesi, kozmetik, tarım ilacı, en­düstri kimyasalı olarak kullanılan her türlü kimyasa­lın insan sağlığı ve çevreye olan etkisi ayrıntılı ola­rak incelenmekte, insan sağlığı ve çevre üzerinde kabul edilemez ölçüde risk taşıyanların kullanımına izin verilmemekte. Her faaliyet değişen oranlarda risk taşır. Risk bir olaydaki istenmeyen sonuçların gerçekleşme olasılığıdır. Modern yaşamın vazgeçil-
yapılmakta. Bu çalışmalar zahmetli olmakla birlikte kimyasallar hakkında güvenilir sonuçlar elde edil­mesini sağlamakta. Genotoksisite çalışmalarında, etkisi araştırılan kimyasal için çok sayıda kromozom preparatlarının hazırlanması, anormallik oranlarının ayrı doz ve süreler için belirlenmesi, bu aşamada yüzlerce hücrenin mikroskopta sayılması, incelen­mesi ve İstatistiksel hesaplamalarla sonuca gidilme­si gerekmekte.
Kromozomlar; hücrelerin çekirdeğinde bulunan, DNA ve proteinden oluşmuş, sayısı ve şekli her can­lı için sabit olan, hücre bölünmesi sırasında iplikler halinde ortaya çıkan ve koyu renkli boyanan yapılar. Kromozomlar üzerinde genler dizili. Her kromozom çok uzun bîr DNA molekülü ve bu molekülle birlik­te bulunan proteinlerin çok sayıda sarmallar meyda­na getirmesiyle, hücre bölünmesinin metafaz safha­sında gözlenebilir duruma gelir. İnterfazda sarmal­ların kısmen ya da tamamen çözünmesi nedeniyle kromozomlar ayırt edilemezler. İnsan ya da diğer canlıların kromozomlarını inceleyebilmek için ara­nan ilk koşul, hücrelerin bölünme döneminde olma­sıdır. Bu özellikteki hücreler, yani bölünme duru­mundaki hücreler çeşitli yöntemlerle elde edilir. Ça­lışmalarda, herhangi bir dış uyarana gerek kalmak­sızın vücutta sürekli bölünmekte olan hücreler (ör­neğin kemik iliği hücreleri) kullanılabilir. Diğer bir yöntemdeyse vücuttan alınan hücreler (örneğin len­fositler) yapay uyarıcılarla mitoz bölünmeye sokula­rak kullanılabilir. Kromozom çalışmaları için, bölün­menin çok olduğu soğan ya da başka bitkilerin kök ucu hücreleri gibi materyaller de kullanılmaktadır.
Çeşitli dokularda kromozomlar, mitoz bölünme­nin metafazında en iyi şekilde görülebilirler. Çünkü bilindiği gibi kromozomlar mitozun metafaz evresin-deyken en fazla kısalmış ve kalınlaşmış haldedirler. Kromozom incelemesinin yapılabilmesi İçin, çok sa­yıda metafaz hücresi bulunmalıdır. Oysa bu çalışma­lar için en çok kullanılan materyallerden biri olan in­san periferal kan lenfositleri normal olarak %1 gibi düşük bir oranda kendiliğinden bölünmeye girerler. Bu yüzden fitohemaglütinin (PHA) denilen maddey­le hücre kültürlerinde üretilen lenfositler yapay ola­rak mitoza sokulurlar. Ancak işlem bununla bitmez. Mitoz bölünmenin metafaz evresine girmiş olan hüc­re, belli bir süre sonra, anafaz evresine geçecektir ve bu çalışmalarda istenen, hücrenin metafaz evre­sidir. Bu amaçla, yani mitoz bölünme durumundaki hücrelerin metafazda birikmeleri için, hücrelerin iğ ipliklerinin parçalanmasını sağlayan kolşisin (colchi-cine) denilen madde kullanılır.
Mitoz bölünme sırasında kromozomlar sayıları­nın çokluğu ve hücrelerin küçüklüğü nedeniyle ol-
Disentrik kromozom
ek-11.jpg
Kromatid değişimi, kardeş D kromatidlerde birleşme, kromatid kırığı
C Kromozom kırığı
İnsan perfîeral lenfositlerinde meydana gelmiş olan
kromozom anormallikleri örnekleri mez unsurları olan kimyasal maddelerin kullanımın­da da insan sağlığı ve çevre için riskler her zaman söz konusu.
Sözcük anlamı zehir bilimi olan toksikoloji, kim­yasallarla biyolojik sistem arasındaki etkileşimleri zararlı sonuçları yönünden incelemekte. Toksikoloji kimyasalların zararsızlık limitlerini inceleyen bilim dalı ve inceleme alanlarına göre çeşitli alt dallara ayrılmakta. Toksikolojinİn bir alt dalı olan ve kim­yasalların, çeşitli hücre genetiği teknikleriyle elde edilen kromozomlar üzerine etkilerini inceleyen bi­lim dalı "genotoksikoloji" olarak adlandırılmakta. Kromozom tekniklerinin gelişmesinden sonra kim­yasalların genotoksik etkileri de incelenmeye baş­landı.
Günümüzde genetik laboratuvarlarında pek çok kimyasalın genotoksik etkileri üzerine çalışılmalar
Bilim ve Teknik Kulübü hakkında ler türlü bilgiyi, mektup, telefon, faks ya da e-posta aracılığıyla edinebilirsiniz. İletişim kurabileceğini; adreslerse şöyle: Bilim ve Teknik Kulübü, Atatürk Bulvarı No:221 Kavaklıdere- Ankara,
BİLİM ve TEKNİK 28 Eylül 2004