Habitat |
Bir
canlı türünü ya da canlı birliklerini barındıran ve kendine özgü
özellikler gösteren yaşama ortamı. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Habitat (L . Habitus habere- den tutmak) : Bir bitki ya da
hayvanın doğal olarak yaşadığı yer, bulunabileceği bölge. |
|
Habitat: Bir organizmanın doğal olarak yaşadığı ve üreyebildiği
yer. |
|
Habitat:
Yetişme ortamı, bir canlının, bir türün içinde yaşadığı ortam. |
|
Habituasyon : Organizmaların bir uyarıcıya alışarak ona tepki
gösteremez duruma gelmesi. |
|
Habitus : Bir bitki yada hayvanın genel görünüşü. |
|
Halofil |
Yüksek
tuz (sodyum klorür) konsantrasyonunu seven. Gelişmesi için sodyum klorüre
gerek duyan. Vibrio parahaemolyticus tipik bir halofil bakteridir. Ayrıca
bakınız ; halotolerant, ekstrem halofil. |
|
Halofit: Tuzlu topraklarda yetişen. |
|
Halotolerant |
Yüksek
tuz (sodyum klorür) konsantrasyonuna dayanıklı. Ayrıca bakınız; halofil,
ekstrem halofil. |
|
Haploid: (Monoploid) Tek sayıda (n tane) kromozoma sahip
hücre. |
|
Haploid: Olgun bir üreme hücresinde bulunan kromozom sayısı,
vücut hücrelerinin sahip olduğu kromozom sayısının yarısına sahiptir.
Kromozom sayısının yarıya inmesi sonucu oluşan "n" sayıda kromozom taşıyan
hücrelere haploid hücre denir. |
|
Haploid: Tek
kromozom setine sahip olan. |
|
Haploit (Y. Haploos-basit, tek) : Normal olarak olgun bir
gamette bulunan bir kromozom takımıdır. |
|
Haplomorfik: Çiçek parçalarının dairemsi veya yan dairemsi
olarak aynı düzlem üzerinde spiral bir şekilde dizilmeleri. |
|
Haplotrikus: Kaidesinde tek halkalı bir yapı bulunan kıl veya
tüy. |
|
Haptotropizma:
Bitkilerin dokunmaya karşı gösterdiği tropizmalardır. |
|
Hardy-Weinberg
Yasası : Bir populasyonda bulunan bir allel gen çifti üyelerinin bağıl
frekansları bir binomial denklemin açılımı olan a2+2ab+b2 ile
tanımlanır. |
|
Hastat: Ok şeklinde. Yaprak ayası tabandan dışanya doğru uzamış
ve loplan orta eksene hemen hemen dik bir durum almış olan yaprak. |
|
Havalandırma
Parankiması: Kök ve gövdedeki parankima hücreleri arasında bulunan, gaz
alışverişini kolaylaştıran, geniş hücreler arası boşluklara sahip temel
dokudur. |
|
Havers kanalı:1. Kemik dokudaki, sinir ve kan damarlarının
geçtiği kanal. |
|
Hazım : Sindirim. |
|
Hazırlık Reaksiyonu : Kendinden sonraki bir dehidrogenasyon
reaksiyonu için uygun bir substrat molekülünün konfigürasyonunun oluşması
ile sonuçlanan metabolik reaksiyonlar için kullanılan bir terimdir. |
|
Hegza : Altı |
|
2. Kemik matriksi içinde
uzanan kan damarları ve
sinirleri içeren kanallar. |
|
Heksoz : Altı karbonlu monosakkarit. |
|
Helikaz : DNA nın kopyalanması sırasında DNA nın helik
zincirini fermuar gibi açan enzim. |
|
Helîkoid kîmos: bak. Bostriks. |
|
Hemaglütinasyon |
Eritrositlerin herhangi bir etki
ile agglütine olması. |
|
Hematüri :
İdrarda şeker çıkması. |
|
Hemofili (Y. Haima-kan+Philein-sevmek) : Antihemofilik globulin
denilen maddenin eksikliğiyle tromoblastin oluşmasının bozulduğu, soya
çekimsel hastalıktır. Kan yeterince pıhtılaşmaz. |
|
Hemoglobin (Y. Haima-kan) : Eritrositlerin, oksijen ve
karbondioksit ileten ve pH ayarlanmasında yardımcı olan, kırmızı renkte
demir içeren protein pigmenti. |
|
Hemoglobin :
Alyuvarda bulunan Hem ve globin'den oluşan 02 ve C02 taşıyan yapı. |
|
Hemoglobin: Alyuvarlar içerisinde bulunan ve yapısında demir
taşıyan, kırmızı renkli bir solunum pigmenti. |
|
Hemoglobin:Alyuvarlarda O2 ve CO2 taşıyan,demir içeren
protein. |
|
Hemolenf: Bazı omurgasızlarda, hemosöl adı verilen vücut boşluğu
içerisinde bulunan sıvı. |
|
Hemolitik: Kan hücrelerine zarar veren. |
|
Hemoliz |
Eritrositlerin erimesi ve
eritrositlerden hemoglobinin dışarı çıkması. |
|
Hemoliz :
Alyuvarların şişerek çatlaması. |
|
Hemoraji |
Kanama. |
|
Hemosiyanin: Bazı omurgasızlarda bulunan, demir yerine bakır
içeren, mavi-yeşil renkli solunum pigmenti. |
|
Hemosöl:
Eklem bacaklılarda, gerçek sölom boşluğu yerine bulunan ve içinde solunum
sıvısının dolaştığı vücut boşluğu. |
|
Henle Kulpu (Friedrich HENLE, 19.Yüzyıl Alman anatomisti) :
Memeli böbrek tübülündeki ‘U’ şeklinde medullaya kadar inen ilmik.
Proksimal ve distal kısımlar arasında yer alır. |
|
Hepadnaviridae |
İnsanlarda
hepatit B hastalığına ve karaciğer tümörlerine neden olan, 42 nm çapında,
çift iplikli DNA içeren, kılıflı, kapsidi ikozahedral şekilli, bir virüs
familyası. |
|
Heparin:
Serumda bulunan
pıhtılaşmayı
sağlayan madde. |
|
Hepatik (Y. Hepatikos-karaciğer) : Karaciğere ilişkin. |
|
Hepatit B : Kan yoluyla bulaşan ve karaciğer
rahatsızlıklarına yol açan bir tür virüs. |
|
Herbasöz (L . Herba-ot) : Otla ilgili ya da ot özelliği taşıyan,
odunsu olmayan. |
|
Herbivor (L . Herba-ot+Vorare-yemek) : Otçul. Bitki yiyen
hayvan. |
|
Herbivor : Otlarla beslenen hayvanlara verilen genel
ad. |
|
Herbivor:
Bitkisel besinler ile beslenen canlılar. |
|
Hermafrodit:
Çift eşeyli, her iki eşeyin organlarını birlikte taşıyan, er dişi,
monoik. |
|
Hermafrodit: Erdişi. İki eşeyli çiçek. Erkek ve dişi organları
bulunan bir çiçek, eş ani. Biseksuel, monoklin. |
|
Hermafroditizm:Her iki eşeye sahip canlı. |
|
Hermafroditlik (Y. Hermes+Aphrodite-mitolojik tanrı ve
tanrıça.Hermaphrodi tas-her iki cinsin özelliğini de taşıyan kişi) : Aynı
organizmada hem erkek hem de dişi eşey organlarının varlığı ile
karakterize edilen durumdur. |
|
Hermofroditizm:
Bazı canlılarda görülen ve kendi kendini döllemeyle oluşan üreme
şeklidir. |
|
Herpes Simpleks
Enfeksiyonu |
Herpes simplex adlı virüsün
sebep olduğu deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı dolu
oluşumlar ile belirgin virütik enfeksiyon. |
|
Herpes Virüsler |
İnsanlarda bazı hastalıklara
neden olan, 151-200 nm büyüklüğünde, çift iplikli DNA içeren, kılıflı,
kapsidi ikozahedral şekilli bir virüs familyası. Epstein Barr virüsü ve
uçuk virüsü (Herpes simplax)
gibi. |
|
Hesperidyum: Limonsu meyva. Sinkarp ve üst durumlu bir
ovaryumdan meydana gelen, septumlar tarafından bölünmüş, bölümleri içinde
özsu dolu çok sayıda özsu torbacıklan (tüyler) bulunan kalın ve de-rimsi
bir kabukla örtülü etli meyva. |
|
Heterofermentatif |
Belirli
bir metabolizma sonucunda birden fazla ürün ortaya çıkarılması. Örneğin,
Leuconostoc cinsi bakteriler laktik asit yanında karbon dioksit, etanol
ve/ veya asetik asit oluştururlar. |
|
Heterogami (Y. Heteros-diğer+Gamos-evlilik) : Yumurta ve sperm
gibi büyüklük ve yapı bakımından ayrı iki gametin birleşmesiyle meydana
gelen üreme şeklidir. |
|
Heterogami:
Şekil, büyüklük ve yapı bakımından farklı olan gametlerin birleşmesiyle
oluşan üreme şekline denir. |
|
Heterogamus: Çiçekler iki veya daha fazla çeşitde ve şekilde
olması. |
|
Heterograftlar (Y. Heteros-diğer) : Alıcıdan başka bir tür
hayvanın vücudundan elde edilen doku aşıları. |
|
Heterojen: Değişik karakterlere yada yapılara sahip olan. |
|
Heteronom
metamerizm: Vücudu oluşturan segmentlerin, birbirinden farklı yapıda
olması. |
|
Heterosis:(melez gücü) Melezlerin atalarına göre kazandıkları
üstünlük. |
|
Heterospor:
Mikrospor ve makrospor gibi morfolojik ve eşey bakımından farklı
sporlar. |
|
Heterostilus: Stilusların değişik uzunlukta olmaları. |
|
Heterotrof: Kendi besinini üretemediği için, organik besinleri
dışarıdan almak zorunda olan canlılar (ardıbeslek). |
|
Heterotroflar (Y. Heteros-diğer+Trophos-beslek) : İnorganik
maddelerden kendi besinini sentez edemeyen ve bu nedenle ya ototroflar ya
da çürüyen maddeler üzerinde yaşamak zorunda olan organizmalar. |
|
Heterozigot (Y. Heteros-diğer+Zygos-çift) : Homolog
kromozomların karşılıklı lokuslarında belirli bir karakter için iki farklı
allelin bulunması. |
|
Heterozis (Y. Heteros-diğer) : Melez gücü. Birbiriyle ilgisi
olmayan soylara ait fertlerin birleşmesinden meydana gelen yavruların
hayatta kalmak için atalarından daha iyi uyum göstermeleri. |
|
HIV |
İnsan
bağışıklık noksanlığı virüsleri (Human Immunodeficiency Viruses) |
|
Hibernasyon (L .Hiberna-kış) : Bazı hayvanlarda kışı geçirmek
için metabolizmanın yavaşladığı bir uyuşukluk dönemi. |
|
Hibrit:Melez |
|
Hidatot
(su poru):Bazı bitkilerin (fasülye, aslan pençesi, çay) yaprak
kenarlarıda, epidermis dokusunda bitki suyunun fazlasının dışarı çıkmasını
sağlayan stoma benzeri yarıklar. |
|
Hidrobiyoloji |
Suda
yaşayan bitki ve hayvanlar ile çevrelerini inceleyen bilim dalı. |
|
Hidrofil (1) |
Su
seven. |
|
Hidrofil (2) |
Nemli ya da bataklık
yerlerde yaşayan. |
|
Hidrofil (3) |
Bir
bileşiğin suya eğilimi olan grubu. Polar grup, kutuplu grup gibi. |
|
Hidrofil: Su ile
tozlaşan. |
|
Hidrofitler (Y.Hydor-su+Phyton-bitki) : Sucul ortamda
büyüyen bitkilerdir .Ya tamamen sucul olurlar ya da kökleri su veya çamur
içinde fakat gövde ve yaprakları su üzerinde bulunur. |
|
Hidrofob |
Bir
bileşiğin, suyla yeterince reaksiyona girmeyen, suda az çözünen ya da hiç
çözünmeyen grubu. Aralarından suyu çıkarıp topluluklar oluştururlar. |
|
Hidrojen Bağı : Eğer hidrojen atomu, iki atom arasında ortaklaşa
kullanılıyorsa meydana gelen iki molekül arasındaki zayıf bir bağdır. Bu
bağlar protein ve nükleik asitlerin yapısında birinci derecede önem
taşır. |
|
Hidrojen Bağları |
Genellikle oksijen ve azot gibi
negatif elektrik yüklü atomlarla diğer bir negatif yüklü atomlara kovalent
olarak bağlanmış hidrojen atomları arasında oluşan bağlar. |
|
Hidrolitik |
Hidroliz yapabilen. |
|
Hidrolitik :
Su ile suyun tesiriyle. |
|
Hidroliz (Y. Hydor-su+Lysis-çözünme) : Bir bileşikteki belirli
bazı bağların arasına su girmesiyle bileşiğin parçalara ayrılmasıdır.
Hidroksil grubu ayrılan bileşiğin bir kısmına, hidrojen atomu da öteki
kısmına katılır. |
|
Hidroliz : Bir molekülün kovalent bağlarının su ile
parçalanarak ayrılan kısımların birine H diğerine OH grubunun
eklenmesi. |
|
Hidroponik (Y. Hydro-su+L . Ponere-yer) : Topraksız bitki
kültürüdür. Kökler besin maddesi bakımından zengin sulu ortamda
büyütülürler. |
|
Hidrostatik: Suda sabit bir şekilde kalmayı ve yüzebilmeyi
sağlayan. |
|
Hidrotropizma:
Bitkilerin suya doğru gösterdiği yönelme hareketidir. |
|
Hidrür:
Hidrojenin
(—1)
değerlikli
olduğu
bileşikler. |
|
Hif |
Flamentli
mikrofunguslarda (küflerde) hücrelerin arka arkaya yer aldığı ipliksi
yapı. |
|
Hif (Y. Hyphe-ağ) : Bir mantar miselyumunda bulunan çok sayıdaki
ipliklerden her biri. |
|
Hif:
Sporların çimlenmesiyle oluşan ve birden fazla çekirdek taşıyan, silindir
şeklindeki tüpsü iplikçikler. |
|
Hilum: Göbekcik. Tohum taslağı sapının tohuma bağlandığı yer
veya sap ayrıldıktan sonra tohum üzerinde kalan iz. |
|
Hipantiyum: Çukur çiçek tablası. Çukurlaşmış reseptakulum,
perigin çiçeklerdeki (orta durumlu çiçek) çukurlaşmış çiçek tablası. |
|
Hipersensitivite (Y. Hyper-aşırı+Sensitivite-duyarlılık) :
Değişik tepki gösterme durumudur. Anormal olarak artmış duyarlılık. |
|
Hipertipemi :
Kandaki lipidlerin artması. |
|
Hipertonik (Y. Hyper-üst+Tonos-ton) :1. Solut molekülü
konsantrasyonu daha fazla ve solvent (su)
molekülü konsantrasyonu daha az olan çözeltidir. Karşılaştırılmış olduğu
çözeltininkine göre daha büyük osmotik basıncı vardır. |
2.Çözünmüş madde konsantrasyonu
oldukça fazla olan çözelti. |
|
Hipodermis: Dermis tabakasının alt bölümü. |
|
Hipofiz: Beyin tabanında bulunan ve iki kısımdan meydana gelen
bir iç salgı bezi. |
|
Hipofiz: Beyinde hipotalamusun hemen altında yerleşmiş olan
küçük bir bezdir ve hipotalamusa ince sapla bağlanır. Ön lop ağzın
tavanından dış büyümeyle, arka lop ise beynin tabanından aşağıya doğru
büyüyerek oluşur. |
|
Hipogeik: Toprak altı. Toprak yüzeyinin altında gelişen veya
yaşayan. |
|
Hipogeik:
Toprak yüzeyinin altında gelişen ya da yaşayan. |
|
Hipogin çiçek: Alt durumlu çiçek. Korolla, kaliks ve stamen
halkalan ovaryumun ait kısmında bulunur. Bu durumdaki çiçeklerde ovar-yum
üst durumludur. |
|
Hipoglisemi :
Kanda glikozun azalması. |
|
Hipokotil (Y. Hypo-alt+Kotyle-oyuk, çukur) :Bitki embriyosunun
bir kısmı ya da fidenin, kotiledon yapraklarının birleşme noktası altında
kalan kısmı. |
|
Hipokrateriform: İnce ve uzun olan korolla tübünün aniden
genişleyip açılarak korolla loplarının düz veya yatay bir şekil almaları
eş anl. Salviform. |
|
Hipokratiform: At nalı şeklinde. |
|
Hipolipemi :
Kandaki lipidlerin azalması. |
|
Hipotalamus (Y. Hypo-alt+Thalamus-iç oda) : Görme, su dengesi,
sıcaklık, uyku gibi çeşitli kontrol merkezlerini içeren üçüncü
ventrikulusun tabanı ve ön beynin bir bölgesi. |
|
Hipotalamus: Ön beynin alt bölgesi olup bazı organ ve bezlerin
çalışmasını düzenleyen kısmı. |
|
Hipotez (Y. Hypo-alt+Thesis-yerleştirmek) : Kontrollü deneylerle
denenebilen ve sonuca temel teşkil eden bir varsayımdır. |
|
Hipotonik
(Y. Hypo-alt+Tonos-ton) : Solut molekül konsantrasyonu daha az solvent
(su) molekül konsantrasyonu daha fazla olan
çözeltidir. Karşılaştırılmış olduğu çözeltininkine göre daha küçük osmotik
basıncı vardır. |
2.Kandan daha az yoğun
çözeltiler. |
3. İzotonik sıvıdan daha düşük
osmotik basınca sahip olan sıvı. |
|
Hirsut: Kaba tüylü. Yüzeyi uzun, oldukça kaba bir yapıda dik ve
yatık duruşlu tüylerle kaplı olan. |
|
Hispid: Sert kıllı veya tüylü. Yüzeyi kaba sağlam ve elde
dokunulduğu zaman acıtabilen dik duruşlu tüylerle kaplı olan. |
|
Histamin: Vücuttaki miktarının artmasıyla kaşıntıya sebebiyet
veren, organik bir bileşik. |
|
Histoloji:Dokuları inceleyen bilim dalı. |
|
Histon |
Bütün
ökaryotik hücre çekirdeğinde, kromatinlerde DNA çift ipliği ile beraber
nükleozomların yapısına giren, H1, H2A, H2B, H3, H4 ve H5 tipleri bilinen
bazik bir protein grubu. Bazı prokaryotlarda da bulunan histon benzeri
proteinler. |
|
Holoblastik
bölünme: Hücre bölünmesinin, yumurtanın tamamında gerçekleşmesi. |
|
Holotip: İlk tanım yapılırken seçilen tek örnek. |
|
Homeostasi: Bir organizmanın içinde yaşadığı ortamla madde alış
verişi yaparak, kendi iç ortamını belli sınırlar arasında dengede
tutması. |
|
Homeostasi:Canlılarda kararlı ve dengeli bir iş çevre oluşturma
eğilimi. |
|
Homeostazis (Y. Homois-değişmeden+Stasis-ayakta duran) : Bir
organizmanın içindeki kararlılığı ve yeknesaklığı devam ettirme
eğilimi. |
|
Hominid (L . Homo-insan) : Familyasına ait olan. Yaşayan ya da
soyu tükenmiş insan veya insan benzeri tip. |
|
Homograft Reaksiyon (Y. Homos-benzer+Graft-aşı) : Aynı türden
fakat farklı genotipteki
organizmadan alınan bir aşılama dokusunun aşılanan organizma
tarafından reddedilmesi. |
|
Homojen:
Bütün birimleri aynı yapıdai, aynı nitelikte olan |
|
Homolog kromozom: Biri anneden, diğeri babadan gelen aynı gen
çiftine sahip kromozomlardır. |
|
Homolog
kromozom:Biri anadan biri babadan gelen ve her yönüyle birbirine benzeyen
ve diploit hücrelerde bulunan kromozom takımı. |
|
Homolog Yapılar (Y. Homologos-uyuşan) : Çeşitli hayvanlardaki
ortak ilkel bir yapıdan gelişen, yapı planı ve gelişmede benzerlik
gösteren yapılardır. |
|
Homolog: Aynı görevi görmeseler bile, embriyonik dönemde aynı
dokudan köken alarak gelişmiş organlar. |
|
Homoloji: Birbirine benzer veya eş. |
|
Homolyotermik (Y. Homois-değişmeyen+Therme-ısı) : Vücut
sıcaklığı sabit olan hayvanlardır. Çevre sıcaklığındaki değişmelere karşın
vücut sıcaklığı değişmeyen kuş ve memeli gibi hayvanlardır. |
|
Homonom
metamerizm: Vücut bölümlerinin birbirine eş bölmelerden oluşması. |
|
Homospor: Yosun ve eğreltilerde morfolojik olarak birbirinin
aynı olmakla birlikte, eşey fonksiyonları negatif, pozitif biçimde olan
sporlar, ızospor. |
|
Homostilus: Stilus'ların aynı uzunlukta olmaları. |
|
Homozigot
(Y. Homos-aynı+Zygos-çift) : Homolog kromozomların karşılıklı lokuslarında
belirli bir karakter ya da bütün karakterler için aynı allel çiftin
bulunmasıdır. |
|
Hormon : Canlıda beslenme büyüme ve üremede rol oynayan, iç
salgı bezleri tarafından salgılanan madde. |
|
Hormon: Vücudun bir kısmında oluşturulan sonra da difüzyonla ya
da kan dolaşımıyla diğer kısımlardaki hücrelere taşınarak onların
çalışmalarını düzenleyen özel maddeler. |
|
Hormon:Endokrin bezlerinden kana salgılanan dokuların ve
organların çalışmalarını düzenleyen çoğunlukla protein yapıda kimyasal
düzenleyici. |
|
Hormonlar (Y. Hormaein-harekete başlamak, teşvik etmek) :
Gövdenin bir kısmında meydana getirilen, sonra da difüzyonla ya da kan
dolaşımıyla diğer kısımlardaki hücrelere taşınarak onların aktivitelerini
düzenleyen maddelerdir. |
|
Howard Küflü Saha Sayımı |
Howard
lamı ile mikroskopta yapılan ve başta salça ve meyve suları olmak üzere
hammaddenin küf miktarı üzerinde fikir veren bir analiz yöntemi. Ayrıca
bakınız; Howard lamı. |
|
Howard Lamı |
Küflü saha sayımında
kullanılan lam. . |
|
Humoral bağışıklık |
B lenfositleri ve
plazma hücreleri tarafından meydana getirilen antikorlarla sağlanan
bağışıklık. |
|
Humus (L . Humus-toprak-yer) : Toprak içindeki organik madde.
Toprağa kahverengi ya da siyah rengi veren çürümüş bitki dokularındaki
koyu renkli maddedir. |
|
Humus:
Toprak üzerindeki ve içindeki organik atıkların ayrışması sonucu oluşan
kütle |
|
Hücre |
Gözle görülemeyecek
kadar küçük, yarı geçirgen bir zar ile çevrili sitoplazma kitlesinden
oluşan, sitoplazma içinde çeşitli hayati olayları yürüten çekirdek,
endoplazmik retikulum, mitokondri gibi organeller bulunan en küçük canlı
yapı. |
|
Hücre :
Canlının yaşayabilen en küçük parçası. |
|
Hücre : Bitki ve hayvanları oluşturan mikroskobik birimdir. |
|
Hücre
dışı sindirim: Büyük moleküllü besinlerin, hücrelerin dışarıya verdikleri
salgılar ile hücre içine alınmadan, yapı taşlarına ayrılması. |
|
Hücre Duvarı |
Bakteri,
fungi ve bitki hücrelerinde plazma zarının üzerinde yer alan yapı. Gram
pozitif bakterilerde kalın bir peptidoglükan ve periplazmadan, Gram
negatif bakterilerde ise lipopolisakkarit ve periplazmadan oluşan, bitki
hücrelerinde ise plazma zarının dışında selüloz telleri ile pektin,
lignin, hemiselüloz vb. maddelerden oluşan, önce primer duvar, daha sonra
da ikincil duvar yapısına dönüşen dış örtü tabakası. Hücre çeperi. |
|
Hücre
içi sindirim: Büyük moleküllü besinlerin, hücre içerisine alınarak, hücre
içinde yapı taşlarına ayrılması. |
|
Hücre Kuramı : Canlıların hücre ve hücre ürünlerinden
oluştuğunu, yeni bir hücrenin kendinden önce mevcut olan bir hücreden
oluştuğunu, kimyasal bileşen ve işlevsel bakımdan birbirine benzediğini,
organizma faaliyetinin bağımsız hücre birimlerinin etkileşiminin sonucu
olduğunu ifade eden kuramdır. |
|
Hücre Sayısı Sabit Hayvanlar : Mozaik gelişmenin sonucu olarak
aynı tür hayvanların aynı işi gören dokularında aynı sayıda hücre
bulunması. |
|
Hücre
Zarı |
Sitoplazmayı
çevreleyen, 75-80 Angstron kadar kalınlıkta, protein, lipit ve
karbohidratlardan oluşan, lipitlerin genellikle fosfolipitler halinde çift
tabaka oluşturdukları, sıvı mozaik zar modeline göre proteinlerin
lipitlere birleşik ya da az veya çok gömülü oldukları, karbohidratların
oligosakkarit zincirleri halinde bazı lipit ve bazı proteinlere bağlı
bulundukları, hücrenin alt, üst ya da yan kısımlarında çeşitli
özelleşmeler gösteren, hücreyi koruyan, pek çok hücre faaliyetine katılan
yarı geçirgen yapı. Organellerin etrafını çevreleyen zar ise mitokondri
zarı, Golgi zarı gibi organellerin adıyla anılır. Hücre zarı plazma zarı,
sitoplazmik zar, membran, biyomembran, biyolojik zar, plazmalemma adları
ile de anılır. |
Hücre zarı:
Hücreyi
çevreleyen ve madde alış verişinde rol oynayan yapı. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|