TELEKOMÜNİKASYONUN HAYATIMIZA GETİRDİĞİ TEKNOLOJİK GELİŞMELER(28 DAKİKA)

        Transistorlar büyük bir icat olarak görüldü. Hayatın içinde yüz binlercesini görmekteyiz. Fakat günümüzde transistorlar ilk hallerinden çok farklı transistorların atası olan vakum lambasına göz atalım. 20. Yüzyılın ilk yarısında elektronik eşyanın ana aksanı vakum lambasıydı. Çünkü aşırı yoğunluktaki elektrik akımını kontrol ediyordu. Vakum lambası ayrıca televizyon ve bilgisayarında sihirli anahtarıydı. Fakat tüpün bir sorunu vardı çok kolay kırılabiliyor. Güvenilmez ve büyüktü. Eğer günümüzde vakum lambasından bir cep telefonu yapmaya kalkarsak Paris’te bir bina kadar olacaktır. Bu boyutta hiçbir şeyi yanımızda taşıyamazdık. 1940’lılarda araştırmacılar vakum lambasını daha küçük hale getirmek için çalıştılar. Vakum tüplerin yerine transistor ler çare olabilirdi. Bilim adamları vakum lambasının yaptığı işi stabil metal külçesi parçanın bu işi yapabileceğine inanıyordu. Fakat doğru metali bulmaları gerekiyordu. Bunun için yarı iletken metali incelemeye koyuldular. Yarı iletken metaller arasında bulunurken diğer tarafta iletken olmayan maddeler yani yalıtkan maddeler bulunur. Germanyumda bulunan çok az yarı iletken küçük germanyumdan oluşan walter çok küçük germanyuma iki altın yapıştırmış. Eğer akımı bir potra dan diğerine taşınırsa o germanyumun vakum lambasına yaptığı işi yapabileceğini gösterir. Fakat bir sorun vardı. Altın portörlerin elektrik akımını iletmek için basınç uygulanmalıydı. Bunu yaparken de ataç kullanılır ve vakum lambasının yerini alacak şeyi bulmuştur. walter cihazına isim bulmak için epeyce uğraştı. En sonunda buna transistor adını verdi. Cihazın icadından sonra en erken yaptığı şey transistor’lu radyoydu. Transistorlar gittikçe küçüldü bilim adamları onların milyarlarcasını silika ciplere yerleştirdi. Transistorlar in icadıyla günümüz taleplerini karşılayacak güçtedir. Elektronik cihazlar günümüzde kullanışlı hale geldi. Eğer yarı iletken levhalar üzerinde kaç transistor olduğunu hesaplarsak milyarlarca transistor bir yılda üretilen transistor sayısını hesap edersek bir senede Kaliforniya’ya düşen yağmur kadar olur. Bunun içinde Kuzey Kaliforniya nın en çok yağış alan bölgesi de dâhildir. Günümüzde elektronik eşyaların icadı olmuştur. Televizyon, buzdolabı, duvar saati, araba, bilgisayar vb. günümüzde her insan için kırk milyon transistor vardır. Her parçanın kökeni bir germanyum bir altın ve bir ataca dayanır.

Bir Metal Detektörün Tarihinin Nasıl Değiştiği

         1881’de eğer bir kurşun kurbanı olmuşsanız tıbbın yapabileceği hiçbir şey yoktu. Çünkü röntgen cihazı henüz bulunmamıştı. İnsan vücudunun görebileceğimiz hiçbir şey yoktu. Bu yüzden kurşun yerini tespit edebileceğimiz için mil kullanılırdı. Aletin ucunda metal bir mil kullandılar. Ucu beyaz porselendi. Porselende işaret olacaktı. Eğer bu işe yaramasaydı parmakları içeriye koyup mille bölgeyi arayıp mermiyi bulmaya çalışılacaktı. Cerrahların çoğu iç organları içeri müdahale etmeden önce ellerini yıkamıyorlardı. Silahla yaralananların çoğu enfeksiyon dan öldü. Metal detektörün geliştirmesi başka Garfıld vurulmasıyla başladı. Bütün doktorlar bir araya geldi. Bir mille kurşunun yerini tespit etmeye çalıştılar. Fakat başarılı olamadılar. Bu arada telefonun mucidi olan Alexsander Grambell metal dedektörün deneyini yapıyordu. Alet aslında telefon kablosundaki rastgele bip seslerini uzaklaştırmak için yapılmıştır. Metal tespit edildiği zaman alet hareketlenecekti. Grambell bunu geliştirmek için gece gündüz çalıştı. Yaptığı bu metal detektörün başkanın vücudu üzerinde geçti ancak sonuç alınamadı. Anladı ki asistanı cihazı doğru bağlamadığını gördü. İkinci denemesinde başarısız oldu. 3.denemesini yapmadan başkan öldü. Bugün başkanın mermiden değil de kan zehirlenmesine bağlı kalp krizinden öldü. Bu metal dedektör deniz kıyısındaki araştırmacılara rehberlik ve hava alanındaki metal tarayıcı olarak kullanıldı. Faydalı bir alet Olmasına rağmen metal dedektör henüz ilgi görmedi. Eğer tanınan bir mucidi tarafından yapılmış olsaydı rağbet görülürdü.

Dünyanın En Değerli Pulu

        Bu pulun boyu üç ve dört cm. boyutunda ve bir tüyden daha hafif ve sıradan bir kâğıda basılmış bir nesne dünyadaki en değerli bil sent Macenti olarak bilinen nadir bir pulun hikâyesi 1856’da bir Amerikan kolonisi olan İngiliz Viyanasıyla başlar. Posta memuru elindeki pullar bitince deniz yoluyla İngiltere den yenilerin gelmesini beklerdi. Bu yüzden bir baskı firması geçici pul basmak için kiralandı. Yeni pullar çok süslü değildi. Üzerinde sadece İngiliz kolonilerin mührünü taklit eden gemi resmi vardı. Posta müdürünün yardımcısının ilk harfi pulun üzerine basıldı. Bu da sahteciliği önlemek içindi. 17 yıl sonra bir pul toplayıcısı olan İngiliz öğrencisi bir tavan arasında küçük bir pul buldu. Bunu yerel bir koleksiyoncuya 50 dolara sattı. Para düşüktü fakat değer olarak tekti. Kraliçe Elizabehtin İngiliz kolonileri koleksiyonun tek eksik parçasıydı. Pul toplayıcısının bu pulda gözü vardı. Macentanın ünü arttıkça fiyatı da arttı. Bir sendik macenta 1930’da 37 bin dolara sattı. Onu alan iş adamı daha çok fazla kar etmek için hemen hemen birçok ülkeye götürdü. O pulu çok değerli bulduğu için kurşungeçirmez arabalar ve helikopterler kullanıldı. 1970’lerde bu pulu 57 bin dolara sattı.

    İlk cep telefonu 1970’lerin başlarında kullanılmaya başlandı. 1940’lılarda ilk defa ticari araba, mobil servis telefonu kullanıldı. İlk mobil telefon ağırlığı 18 kilo civarındaydı ve yanımızda taşımak için bir arabaya ihtiyacımız vardı. Cep telefonlarından önce mobil cep telefonları vardı. Radyo gibiydiler. Bas konuş sistemiyle çalışıyordu. Operatörü arıyordu ve bizi görüşme yapabileceğimiz genel networka bağlıyordu. Şehirde sadece 20 kanal kullanılabilir haldeydi. Bir tek servis seçilebiliyordu. Sistemin kapasitesinin sınırlı olması özellikle büyük şehirlerdeki insanları abonelik için 10 yıl belki daha fazla beklemeleri gerekiyordu. Bununla birlikte Motorola ve diğer araştırmacılar kablosuz iletişimi sağlamak ve müşteri kapasitesini arttıracak bir sistem üzerinde çalışıyorlardı. Bu hücresel teknoloji büyük bir devrim olarak adlandırıldı 1973 yılında Motorola yetkilisi Martin Cooper Dyna TAC adı verilen ilk cep telefonu tanıttı. İlk denemesini Bell laboratuarındaki rakiplerini arayarak denedi. Bu cihaza insanların tepkisi çok ilginçti. Dyna TAC iletişimi sağlıyor ağırlığı 1 kg. 100gr.dır. Günümüz cep telefonları 70 gr. civarındaydı. 35 dk’lık konuşma süresi 10 saat şarj edilmesi gerekiyordu. Bu telefonun yüzlerce parçası birçok yer iletkeni ve transistorları vardır. Günümüz telefonlarında ise transistorlar neredeyse hiç kullanılmıyor. Günümüzde LCD ekranlı ve 10 dk’lık şarjla üç saat konuşabildiğimiz telefonlar var. İlk hücresel telefon 20. Yy’ın en önemli teknolojik aleti olduğunu söyleyebiliriz.

 

  Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin Ayrıntısında Vardır.                   

1)      Vakum lambasının yerini alacak olan yarı iletken metallerin içinde hangi elementi seçtiler

2)    Transistörler icadıyla günümüz taleplerini karşılayacak güçte midir?

3)    Stabil metal külçesinin kökeninde hangi parçalar yer almaktadır?

4)    1881 yılında neden kurşunla yaralan insanlar enfeksiyon dan ölmüştür?

5)    Metal dedektör günümüzde nerelerde kullanmakta dır?

6)    Araştırmacılar telefon sistemindeki hücresel teknoloji sistemini nasıl uyguladılar?

7)    İlk cep telefonuyla ve günümüzde kullanılan cep telefonları arasındaki fark nedir?

8)    DynaTAC telefonunun özelikleri ve hangi müzede sergilenmektedir?

Fikriye YAŞAR Eğitim Biyoloji 5.Sınıf