Hiçlik Diye Bir Şey Olabilir Mi? Evren Kâinat Bir Hiç Mi? 46 Dakika
Evrenin
sırları salyangoz deliğinin içinden geçer. İncil’in dediğine göre Tanrı’nın
cenneti ve dünyayı getirdi yer. Bilim insanlarının da kendi versiyonu var “büyük patlama”. Fakat nasıl bunca şey
yoktan var olabilir. Yokluğun doğasını anlamak modern bilimin şuana kadar en
çok uğraştığı şeydir. Evrenin nerden geldiğinin ve sevdiğimiz bütün şeylerin
nereye gideceği yoklukta gizlidir.
Küçükken
gözlerinizi kapatıp karanlıkta uçtuğunuzu düşündünüz mü? Slawat
Rushew her zaman yokluğu hayal etmiş bir Nasa fizikçisi. Slawat
çocukluğunu bir roket yapıp uzayın hiçliğine doğru sürme hayaliyle yaşamıştı.
Kovaya biraz su dökün. Bu deneyi ilk
yapan Newton’dur. Kovanın içinde neler olduğunu görmek için saydam bir kova
tercih edin ve döndürmeye başlayın. Kovan altında suyun düz olduğunu görebilirsiniz.
Bakın neler oluyor. Newton suyun kovanın içinde hareket etmeden duracağını
söylemişti. Aynı biz nasıl dünya dönerken üzerinde duruyorsak. Fakat su ilk
etapta hareket etmiyor. Eninde sonunda sürtünmenin gücüyle su yukarı doğru
çıkar. Su yavaşça kovadan yukarıya doğru çıkmaya başlar. Fakat hareketlerden
önce su olduğu yerde duruyor. Newton bu sebeple ilk etapta suyu yapıştıran bir
güç olduğunu söylüyor. Bu yapıştıran gücün uzayın kendisi olduğunu düşünüyordu.
Uzay suyun içinde ve çevresinde var olmaktadır. Tabi ki uzayın hiçlik olduğunu
varsayamayız. Uzay da bir varlıktır ve bu varlığın çevresindeki şeylere etki
etme gücü vardır. Newton uzaydaki hiçliğin bir şekilde nasıl varlık olduğunu
açıklayamamıştır. Fakat 1950 yılında Albert Einstein’in
meşhur görecelik teorisi Newton’u haklı çıkarmıştır. Uzay yada onun dediği gibi
uzay-zaman bükülebilen bir maddedir ve bütün evren ondan oluşmuştur.
Frenk Clouse bir partikül fizikçisi. Kendisi boş olanların
güçlerinin asla hafife alınmaması gerektiğinin bir savunucusudur. Varilin
içinde bulunan bütün havayı alıyorlar ve vakumluyorlar. Dışarıdaki atmosfer
havayı aldığımız an onu içerden ezerek hiç güç uygulamadan bu hale getirdi.
Dışarıdan yada içerden bir güç yok. Doğanın ona güçlerini anlama konusundaki
amacında Frenk yokluğun varlıktan daha fazla şey yapabileceğini öğrendi.
Maddenin bütün hareketlerinde katkısı olduğunu düşünüyor.
17.yy da eğer bütün havayı çekerseniz
sadece boş bir vakumla kalacağınızı düşünüyorlardı. Bu böyle kalabilirdi fakat
daha sonra kuantum teorisini keşfettiler. Kuantumun en güzel yanlarından biri
bir olay gerçekleştiğinde ne kadar enerji alacağını kestiremez oluşu. Enerji
çok kısa süre içinde değişkenlik gösterebilir. Bu sebeple modern kuantum
teorisinde vakum oldukça tehlikeli bir yer haline geliyor. Biz bunun gündelik
hayatta farkında olmasak da.
Boş uzay bir enerji yuvasıdır.
Eriyen metal gibi. Frenk ve kendisi gibi
partikül fizikçi dostları artık bu enerjinin bizi evrenin çoğu gücünden
koruduğu konusunda hemfikirdir. Şarj durumuna geçen partiküllerin oluşturduğu
elektrikli itici güçler gibi.
Bir elektronu hayal edin ,
elektrikli sarmaşıklarını uzayda yayıyor. Bir başka elektron da bu elektronlara
yaklaştırılıp uzaklaştırıldıkça aralarında oluşan gücü hesaplıyorlar. Elektron
yaklaştıkça oluşan güç artacaktır. Fakat kuantum teorisi sayesinde biliyoruz ki
bu küçük elektron aslında izole olmuş durumda değil. Çevresinde kuantum vakumu var, yani
perdelenmiş bir elektron. Bu perdelenmiş durumu onun elektriksel güçleri
güçlerini aşağıya çekiyor. Diğer elektron içinde geçerli. Frenk elektriksel
gücünün bütün tarihsel verilerinin yanlış olduğunu düşünüyor. Fakat artık
İsviçre Cenevre’deki Hadron çarpştırıcısı
gibi atom parçalayıcılarla bütün hikayeyi öğrenebiliyoruz. Burda
atomdan ufak parçacıklar saate bir milyar yetmiş milyon km hızda
çarpıştırılıyor. O kadar hızlı çarpışıyorlar ki perdeyi kırabiliyorlar. Fakat
eninde sonunda birbirleriyle birleşiyorlar. Çevresinde bulunan bütün bulutlar
dağılıyor ve çıplak elektronların birbirleriyle buluşmasını izliyorlar ve hiç
beklenmeyen güçle karşılaştılar. Kaynakçıların kullandığı gözü yüksek ışıktan
koruduğu maskeler gibi Frenk boş uzayın evreni doğanın güçlerinin gerçek
boyutlarından koruduğuna inanıyor. Kuantum teorisi olmasaydı atomların varlığı,
evrenin yapısı ve moleküller olmayacaktı.
Boşluğu kontrol eden bir şey olmalı fakat
bu nedir?
New York üniversitesinde görevli bir
teorik fizikçi Neal atomdan küçük parçacıkları
inceliyor. İki tane küçük kaya parçası
elinize alın ve iki elinizle çarpıştırın, bunları iki proton olarak düşünün.
Çarpıştırdığında çıkan enerjiden normalde bir proton parçası olmayacak partikül
elde edersiniz. Neal’ın işi bu partikülleri
çarpıştırdığında elde ettikleri bulguları incelemek ve bunları anlamlandırmak.
Kuantum aleminde parçacıklar
yaratıyorsanız onları dalga şeklinde görünür kılıyorsunuz demektir. Bu sebeple
bir partikülden çok dalgaya benzerler. Bir havuzun yüzeyindeki dalgalanmalar
gibi partikül dalgaları bütün uzay okyanusuna yayılır. Bu evrenin her tarafında
trilyonlarca partikül dalgası yayıldığı anlamına gelir. Bu dalgalanan
okyanustaki enerji evrenin genişlemesini sağlar. Evrenin genişlemesine
baktığınızda galaksiler, galaksi kümeleri ve geri kalan her şeyin yayıldığını
görürsünüz. Hepsi birbirinden uzaklaşır.
Evren yavaşlamıyor aksine hızlanıyor ve
gitgide genişliyor. Fizikçiler buna “karanlık
enerji” diyor. Evrenin genişleme katsayısına baktığınızda ne kadar boş
alana sahip olduğunu hesaplayabilirsiniz. Boş uzayda bulunan enerjiyi kuantum
etkilerine göre hesaplamaya çalıştığınızda 120 kat daha yüksek sayılar elde
edersiniz. Bu sayı gözlemlenebilen uzaydan kat be kat daha fazladır ve
gerçekten de çok yüksek bir sayı. Buna göre evrenin genişleyişi oldukça
hızlıdır. Bu ömrünüzde karşılaşacağınız en yüksek sayıdır. Bir çeşmedeki su
damlalarından fazladır ve evrende bulunan atom sayılarından fazladır.
Hesaplara göre uzayda evreni yok
edebilecek kadar enerji var. Fakat biz hala buradayız. Bunu bu partikül
dalgalarının birbirlerini iptallemesinden dolayı
olabileceğini düşünüyorlar. İki dalga düşünün, bu dalgaların zirve ve tabanları
var. İki zirve birleştiğinde yükselir. Eğer zirve ve tabanlar birleşiyorsa
birbirlerini negatif etkilerler, söndürürler ve birbirlerini iptal ederler.
Buna “müdahale” deniliyor. Neal evrende keşfedilemeyen partiküller olduğunu düşünüyor.
Zirve ve tabanların birleşmesi bunların birbirlerini iptal etmesine sebep
oluyor ve bu fikre “süper simetri”
denir.
Max Steykmar bir MIT kozmolog.
Aslında boş uzayın geleceği konusunda başka bir şey yok. Uzayın kendisi çok
sakin ve stabil görünür.
13,7 milyon yıl önce evren doğal
yapısını değiştirdi ve ısısında değişiklikler oldu. Fizikçiler buna “büyük patlama” diyor. Max’a göre göre bunda bir gariplik var. Uzayın ilk
zamanlarında çok daha yüksek bir enerji durumunda olduğunu hissediyorlar. Erken
evren büyük bir patlama sonucu kayboldu ve bu dengesiz evren zamanla içinde
yaşadığımız düşük enerjili evreye geçti. Şimdi ise uzay bizim oluşturduğumuz
parçacıklardan oluşuyor. Fakat daha da düşük bir enerji olabileceğini ölçtüler.
Çünkü bizim uzay boşluğumuz tamamen boş değil, bir kütlesi var. Eğer öyle bir
duruma geçerse bizim parçacıklarımızın var olması mümkün olmayabilir.
Prof. Dr. Thooft
1999 yılında standart modeli yakalayıp günümüzün parçacık modeli fiziğinin
temelini atarak Nobel ödülünü kazanmıştır. Ona göre modern fizikçilerin kralı
diyebilirsiniz fakat aynı zamanda hiçliğin yüce lordu da diyebilirsiniz. Çünkü
bu terk edilmiş kaya onun kişisel asteroiti dünyanın 100 milyon km çevresinde
dönmektedir. Uluslar arası atom birliği asteroiti 9491 t’hooft
olarak isimlendirdi..Asteroitin içinde gelecekte yaşayanların nasıl isimleri
olması gerektiğine dair bir yasa oluşturdu.Thooft
dünya üzerindeki hiçbir şeyin yok olmayacağına inanıyor. Bu prensibine “bilgi korunumu” adını veriyor.
Thooft gibi
fizikçiler evrendeki her şeyin parçacıklar halinde veya 1’ler ve 0’lar halinde
açıklanabileceğini savunuyor. Bu bir kağıt parçası, gezegen parçası yada yıldız
parçası olabilir. Fakat evrende tek bir nokta var ki bütün teorisi çürüyor “kara delikler”. Çevresinde bulunan her
şeyi içine çeken kara delikler. Kara deliklerde bilgi sadece parçalanmaz aynı
zamanda yok olur. Thooft 9491 t’hooft’un günün birinde kara deliğe düşerse tamamen iz
bırakmadan kaybolmayacağını fark etti. Sadece kara deliği değiştirecekti, yani
başka bir duruma geçecekti. Sadece farklı olacaktı. Kara delik avını yuttuğunda
büyük ve yüzey alanı genişlemeye başlar. Asroidi
yutan delik bunu yüzeyinde taşıyacak.
Caidy Firis hevesli bir astrofizikçidir. Maddenin merkezini
inceliyor ve neden katı olduğunu çözmeye çalışıyor.
Rutherfordun
deneyi dünyayı sonsuza kadar değiştirdi. Silahıyla samanlara ateş ediyordu ve
kurşunların hepsi içinden geçti. Sonra da anladı ki samanların içinde
kurşunları engelleyecek kadar güçlü toplar vardı.
Çevrenizdeki dünyaya baktığınızda çok
katı olduğunu görürsünüz. Tenis topu normalde katı görünür. Fakat onu
kestiğinizde içinin boş olduğunu görürsünüz. Eğer parmağınızda bulunan bir
tutam şeker olduğunu düşünürsek ve bir nükleusa sahipse o halde atomu
oluşturmak için bir tenis kordu gereklidir. Şekeri nükleusu oluşturan tutamın
ve tenis kortunu düşündüğünüzde aslında hiçbirşey yok.
Gabriele Venesiana sicim teorisinin
babası. Bu teori modern fiziğin en önemli bilimsel fikirlerinden biri haline
gelmiş durumda. Fakat son fikri genel kanıya meydan okuyor. Büyük patlamanın
her şeyin başı olamayacağını savunuyor. Gabriele büyük patlamadan önce bir
şeylerin olduğunu savunuyor. Evren öncesi bir durum uykuyu andırıyor. Zaman
geçtikçe insan ilişkileri güçlendi ve güçlendikçe birlikte takılıp konuşmaya
başladığını gözlemlediniz. İnsanlar gruplaşmaya ve bir araya gelmeye
başlamıştı.Baskı artıyordu ve ilişkiler sağlamlaşıyordu.
Gabriele’nin görevi hiçliğin var
olmadığı ve asla var olmayacağı belki de başarmak üzere.
Aşağıdaki Soruların Cevapları Filmin
Ayrıntılarında Vardır
1.
Hiçlik nedir?
2.
Bütün yaşamın başlangıcı ve sonu?
3.
Uzay boşluğu gerçekten boş mu?
4.
Peki uzay hiçlik değilse nedir?
5.
Frenk yokluğun varlıkla olan ilişkisini nasıl öğrendi?
6.
Eğer 17 yy da bütün havayı çekerseniz ne olurdu?
7.
Frenk elektriksel gücünün tarihsel verilerinin yanlış olduğunu
düşünüyor,peki bunu nasıl açıklıyor?
8.
Kuantum teorisi olmasaydı ne olurdu?
9.
Boşluğu kontrol eden bir şey var mı?
10.
New York Üniversitesindeki görevli bir teorik fizikçisi kuantum
alemindeki parçacıkları neye benzetmiş?
11.
Boş uzay diye bir şey var mı?
12.
Boş uzayda bulunan enerjiyi kuantum etkilerine göre hesaplamaya
çalıştığımızda kaç kat yüksek sayı elde edilir?
13.
Hesaplara göre uzayda evreni yok edebilecek kadar enerji var mı?
14.
Süper simetri fikri nedir?
15.
Evrende büyük patlama ne zaman olur?
16.
Uluslar arası astronomi birliği asteroiti nasıl isimlendirdi?
17.
Thooft için bilgi korunumu nedir?
18.
Kara delikler ne yapar?
19.
Thooft neyi savunuyordu?
20.
Kara delik nasıl değişecekti?
21.
Thooft evreni neye benzetmiş?
22.
Caidy Firis neyi inceliyor?
23.
Rutherfordun deneyi
nasıldı?
24.
Caidy hiçliği
nasıl tarif etti?
25.
Kara madde nedir?
26.
Varlık yokluktan nasıl gelmiş olabilir?
27.
Gabriele neyi
savunuyordu?
28.
Gabriele için
patlama nasıl bir şeydi?
29.
Gabriele’nin görevi
nedir?
Vasfiye AVŞAR FEN BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ (İ.Ö) A-4 9010054011