FİLMİN ÖZETİ
Gezegenimiz
canlıdır. Antarktika kıyılarından, Afrika düzlüklerine kadar büyük güzellikler
barındırır ve şaşırtıcı derecede çeşitlidir. Fakat karanlık bir yönü de vardır.
Dünyadaki hayat yırtıcılıkla, rekabetle ve vahşetle doludur. 65 Milyon yıl önce
tropik bir kumsal. Hayatta kalma mücadelesi devam ediyor. Trodomdik tip dinozorlar kumsalda avlanıyorlar. İlkel deniz kuşları balık avından
dönüyor. Dalgaların hemen altındaki tehlikeli suda kaplumbağalar yüzüyor. En
hızlı ve en atik olan hayatta kalıyor. Bütün canlılar gibi onlar da nesillerini
devam ettirebilmek için çaba sarf ediyor. Tehlikeli olmasına karşın
kaplumbağalar yuva yağmak zorunda. Bu
kadim yaşam savaşında her zaman kazananlar ve kaybedenler olmuştur. Yani
hayatta kalanlar ve ölenler. Ama lanetlenenler kaplumbağalar değil, dinozorlardı.
Bugün dinozorların yaşadığının tek kanıtı fosil kemiklerdir. Fakat hayat devam
ediyor. Dünya son 65 milyon yıl içinde çok değişti. Kaplumbağalar tropik
kumsallara yumurtalarını bırakmaya devam ediyor. Değişmeyen tek şey ise; yaşam savaşıdır.
Yıllar boyunca birçok hayvan denizi terk edip karada yaşamaya başlamıştır. Dinozorlar
döneminden bu yana timsahlar çok az değişime uğrarken, kuşlar şekilden şekle
girmiştir. Memelilerde hem fiziksel hem de davranış bakımından çeşitlilik
göstermiştir. Dünyadaki ilk canlılar ortaya çıktığı zaman başlayan tam 4 milyar
yıllık evrim savaşının zaferini kazanmış gazileridir. Yaşam dramının oyuncuları
hep aynı kalmaz, zaman içinde zayıf olan yenilerken, güçlü olan kazanmıştır.
Savaşın kuralları çok katıdır. Diğerlerinin kazanması için bazılarının
kaybetmesi gerekir. Ancak bu savaştan galip gelenler aile soy ağaçlarını
sürdürebileceklerdir. Başarının sırrı nesilden nesile aktarıldıkça yaşam devam edecektir. Bazı iskeletler gözle görülür derecede
benzerlikler taşır. Kuşlar, köpekbalıkları ve kaplumbağalar görünüşlerindeki
farklılıklara rağmen benzerdirler. Afrika’daki köpekler diğer köpeklerden
farklıdır. Köpeklerin her biri pek çok açıdan farklıdır. Buna kürklerinin
üzerindeki desenler de dahildir. Dış görünüşleri
genleri aracılığıyla ebeveynlerden gelir. Kalıtım yolla geçen başka özellikler de vardır. Hayatta kalabilmeleri
için gerekli olan avlanma dürtüsü bile doğumdan itibaren programlanmıştır. Sadece iyi avcılar hayatta kalabilir. Sürü de
bir tek dominant erkek vardır. Kuyruğundaki göze çarpan beyaz çizgileri yavrularından bazılarında da
görülebilir. Hayvanların yapısının her
ayrıntısını genler belirler. Bazıları son zamanlarda değişikliğe uğramış olsa
da çoğunun kökeni eski zamanlara dayanır ve nesiller boyu süregelmiştir.
İlk hayat nasıl
başladı? Hayatın başlangıcını oluşturan ilk genler nasıl ortaya çıktı? 4Milyar yıl önceki ilkel dünya; oksijenden (
O2 ) mahrum, oksit bir hava vardı. Erimiş lavlar denizi zararlı hale getirdi.
Buna rağmen bu koşullar hayatın temellerinin atılması için son derece uygun bir
ortam oluşturdu. Kimyasallar yağmur gibi yağıyor, radyasyon ve ultraviyole
ışınları gitgide organik bir çorbaya dönüşmüştür. Sonra bu kaostan düzen ve karmaşıklık çıktı. Çok eşsiz bir spiral şeklinde molekül meydana
geldi. Kendini kopyalaması, yok etmesinden daha hızlıydı. Bu nedenle çoğalmaya
başladı. İşte hayatın kökeni buydu. Kendini hücre duvarında korumaya aldığı
zamanda gezegeni değiştirecek yaşam oluşmaya başladı. 3.5 Milyar yıl önce hücreler güneşin
enerjisini bir yerlerinde hapsettikleri zaman hayat çiçek açmaya başlamıştı.
Okyanusların basit bitkilerle ve onların oluşturduğu örtüyle kaplanması ve
tortularında üzerini örtmesiyle dünyanın ilk canlı eserleri oluştu. Stomolidler. Bu 90 cm’lik tepecikler hayatın gelişimindeki doruk noktasıdır. Fakat atıklar sayesinde
dünya gerçekten de biçim değiştirdi. Yani oksijenle ( O2 ). Bu gaz ozon
tabakasının oluşmasını sağladı. Böylelikle dünyanın ultraviyole ışınından
korunan yaşam büyük ilerleme kaydetti. Başlarda oksijen salgılayan bitkiler,
oksijen tüketen canlılar tarafından yenilme tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır.
Terliksi hayvan gibi tek hücreli oluşumlar, bitkilerle beslendi. 2 Milyar yıl
önce bu ilkel hayvanlar günümüzde otlayan hayvanların aynısını yaptı. Yani
bitkileri sindirmek için oksijen kullandılar. Basit organizmadan günümüzde var
olan bu canlı çeşitliliğine nasıl ulaşıldı? Aynı hücrelerin işbirliği yapıp bir
araya gelmesiyle gelişim başladı. Hücreler uzmanlaşmaya başladığında yaşam ilerleme kaydetti. Çift hücreli, yaşam artık şekillenmeye
başladı. Derinlerde yer alan genlerle ilerleme sağlandı. Embriyo geliştikçe
bazı genler hücreler ne yaparsa kontrol etmeye başladı. Bu özel genlerin ortaya
çıkmasıyla birlikte vücutlar bölümlerine ayrıldı. Artık evrim baştan ayağa
şekil almaya başladı. Tam 500 milyon yıl önce yaşam yeni ve karmaşık formda yer
almaya başladı. O zaman ki türlerin çoğu, günümüze dek süregelmiştir. Denizin
dibinde halkalı solucanlar dolaşıyordu. Yaşam daha detaylı bir hal almıştı.
Sert iskeletleri ve oynak eklemleri olan yeni ve tuhaf biçimli hayvanlar ortaya
çıkmaya başladı. Daha iyi gözler, başarılı vücut sistemi meydana getiren genler
ortaya çıktı. Dinamik hayvan türlerinin ortaya çıkması ve birbirleriyle
beslenmesiyle birlikte yaşamın hızı arttı. Savunma hayati bir önem taşımasıyla
omurga ve dişler oluştu. 90 Cm’den daha uzun olan
eski denizlerin baş belası anakolamis. Bu büyük
yırtıcının günü sayılıydı. Yerini Pikaya almıştır. Bu
küçük canlı bizim omurgalıların atasıdır. Pikayanın kaslarını destekleyen omurgası vardı. Hafif ve çevik yapısı sayesinde
kilometrelerce kaçabiliyordu. Pikaya’nın yaşadığı
dönemdeki denizde hala omurgasızlar hüküm sürmekteydi. Pikaya’nın omurgalı soyları da hayatta kalmayı başarmıştır. Bir kısmı da evrimleşip, balık
olmuştur. Balıklar daha parlak ve hızlı olurken sayıları da çok artmıştır.
Kemikleri, omurgaları ve dişli çeneleri oldu. Deniz çok daha tehlikeli bir yer haline geldi. Okyanuslar canlılarla
dolup taşarken, el değmemiş kara hala işgal edilmemişti. Bu durum 450 milyon yıl önce değişti.
Denizdeki yaşam dışarı yayılmaya başladı. Ankalı yengeçleri ilk karaya çıkan
canlılardır. Kırkayaklarda ilk kara hayvanları arasında yer alır. Yine akrepler
de ilk karaya geçen canlılardır. Omurgasızlar ilk karaya çıkan canlılardır.
Daha sonra çift ayaklı hayvanlar karaya geçmişlerdir. Ancak çok büyük enerji
gerektiği için fazla ileriye gidemediler. Böcekler daha ileriye kadar
gidebildi. Bunlar hatırı sayılır şekilde değişim göstermişlerdir. Yeni genlerin
üretiminde farklı canlılara dönüştüler. Kanatları çıktı. Artık yaşam havayı da
fethetmeye başlamıştır.