Bir Gecede Dünya Nüfusu İki Katına Çıkarsa Olası Toplumsal Senaryolar Canlandırılması  ( 45 Dakik )

       Bir yıl içinde, New York nüfusunun on katı kadar bebek dünyaya geliyor. Bu hızla çoğalmaya devam edersek, zaten elli dokuz yıl sonra dünya nüfusu ikiye katlanacak. Yedi milyar insanın yükünü zor taşıyan dünyamız, bir gecede böyle bir şeyle karşılaşırsa ne olur?

       Böyle bir değişimi hiçbir gelişmiş ülke kaldıramaz. On dört milyarlık kalabalık dünyamızın zamanla başına gelebilecekleri inceleyelim:

Altı Ay Sonra: Ülkelerde iki katına çıkan nüfusu barındırmak için tek çare dev gökdelenler. Bir milyon ton ağırlığındaki iki yüz katlı bu gökdelenlerin; dünyanın derinliklerine batmaması için, kayalıkların üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Konut sırası bekleyen insanlar, kalacak yer bulmakta zorlanıyor.

       İki katına çıkan dünya nüfusunu doyurmak için, Güney Afrika’nın yüz ölçümü kadar alan kaplayan çiftliklerin de iki katına çıkması gerekiyor. Bunun için de binlerce metrekare ormanlar çiftliğe dönüştürülüyor. Ülkelerin toplam mısır ve tahıl stoku tüm dünyayı on iki hafta besleyecek düzeydeyken, bu iki katına çıkmış nüfus için yeterli olmuyor. Çin, Hindistan gibi kalabalık ülkelerde, bu stok hemen tükeniyor. Beş milyar insan açlıkla mücadele ediyor.

      Dünya üzerinde iki yüz kırk milyon süt ineği var. Bir inek yirmi dört aylık olana kadar süt vermiyor. Kalabalık nüfus için, süt üretimi talebi karşılayacak düzeyde değil. Bu da yiyecek fiyatlarının hızla artmasına sebep oluyor.

       Amerika Birleşik Devletleri; yetiştirdiğinin dörtte biri olan, kırk beş milyon tonu mısır olmak üzere yetmiş iki milyon ton tahıl ihracını kesiyor.

       Okyanusa yönelen aç ülkeler; devasa ağlarla, bir buçuk kilometreye kadar balık avlıyor. Sayısı artan yiyecek kamyonları, yollarda tahribata neden oluyor. Dünya bu yükü kaldıramıyor.

Bir Yıl Sonra: Artan nüfus konut krizine neden oluyor. Evsiz kalan üç milyar insan; alışveriş merkezlerinde, boş buldukları alanlarda çadır kentler kuruyor. Ulaşım da ayrı bir sorun. Dünya genelinde, bu sorunun çözümü için araç sayısı arttırılıyor.

       Tüm dünyada; bir sokak aralığında, yüz bin insanı barındıracak, rüzgârın geçişini sağlayacak boşluklar bulunan, iki yüz katlı süper gökdelenler inşa edilmeye başlanıyor. Fay hattı üzerinde bulunan süper gökdelenlerin ağırlığı depremi tetikliyor.

       Bir dairede tek aile dönemi kapanıyor. İnşaatlara ter açmak için kesilen ormanlar gezegeni yaralıyor.

       New York’taki su şebekesi, günde 3,8 milyar litre su nakledecek şekilde tasarlanmış. Bu kullanım iki katına çıkınca, şebekeler yetersiz kalıyor. Tatlı su kaynakları, taşan kanalizasyonlarla kirlenmeye başlıyor. Temiz su sıkıntısı, dizanteri ve ishal salgınlarına yol açıyor. Kanalizasyon ve çöp toplama sistemleri yetersiz kalıyor. Bu da fare işgaline yol açıyor. Farelerin taşıdığı ölümcül hastalıklar, menenjit ve böbrek yetmezliği gibi hastalıklar artıyor.

       Yeryüzündeki suyun %70’i tuzlu %3’ü tatlıdır. Bu %3 lük kısmın büyük bir bölümü dağ ve kıta buzullarında donmuş vaziyette. Kullanılabilir su ise bunun %1’i kadardır.

       Önceden bir evde günlük toplam sekiz yüz yetmiş litre su harcanırken, artık sınırsız tüketimi sona erdi. Kalabalık nüfusun harcadığı fazla su, Londra da gel git döneminde bir gemiyi karaya oturtacak düzeydedir. Su kesintileri başlıyor.

       Çiftçiler daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yöneliyor. Mısır ve buğday gibi bitkilerin genleri değiştirilerek, yağmur ve yer altı sularıyla yetinebilmelerine imkân sağlanıyor.

       Aşırı yapılaşma, enerji şebekelerine fazla yüklenilmesine sebep oluyor. Nükleer ve termik santraller kuruluyor. Enerji tasarrufu için elektrik kesintileri başlıyor.

Üç Yıl Sonra: Su kesintileri artıyor ve çiftlikler yetersiz kalıyor. Kıtlık, işsizlik ve göçler artıyor. Yükselen fiyatlar, ekonomik çöküşün olması öfke ve çaresizlikle birleşince, şiddet olayları artıyor. Yağmalar başlıyor, kanunlar yok sayılıyor. Enerji üretiminin artışı, çevre kirliliğine sebep oluyor. Doğal kaynaklar hızla tükeniyor ve su krizi artıyor.

       Bir ton çelik için üç yüz bin litre su gerekirken, susuzluk çelik üretimini aksatıyor ve bu da inşaatların yapılmasını engelliyor. Su ihtiyacını denizden karşılamaya çalışan kıyı bölgeler, tuzdan arındırma tesisleri yapıyor. Balık türlerinin nesli tükeniyor. Kıtlık, göçlere sebep oluyor.

Yedi Yıl Sonra: Çadır kentlerin yerini mega gökdelenler alıyor. Arabalar yasaklanıyor ve toplu taşıma mecbur kılınıyor. Elektrik üretimi için; nükleer reaktörler, güneş panelleri ve rüzgârdan yararlanılıyor. Bu da üretimi ancak %25 arttırıyor.

       Su fiyatları artıyor. Kaynaklar hızla tükeniyor. Kuraklık, kirlilik ve aşırı göç artıyor.

On Yıl Sonra: Susuzluk yüzünden iş yerleri, apartmanlar, şehirler kuzeye göç veriyor.

       Suyun az kullanılması vücutta dehidrasyona ve ileri aşamalarda ölüme sebep oluyor. Kullanılan kimyasallar, her yere taşınıyor ve su kirliliği artıyor. Gübreler, su yüzeyinde yosun birikimine sebep oluyor ve yosunlar ölürken sudaki oksijeni de emiyorlar. Bu da balıkların ölümüne neden oluyor.

       Okyanuslar yüzen çöllere dönüşüyor. Kirlilik ve ölüm döngüsü tüm gezegene hâkim oluyor. Sahra çölü güneye doğru genişlemeye başlıyor. Ülkeler su sorununu gidermek için; kutuplardan dinamit yardımıyla buzul parçaları koparıp, sahil şehirlerine çekiyorlar.

Otuz Beş Yıl Sonra: Ülke nüfusları, nüfus patlamasından önceki sayılarının çok çok altına düştü. Her şey alt üst olmuş, ekonomi çökmüş, su kaynakları kurumuş, şehirler terk edilmiş durumdadır.

       Otuz beş yıl boyunca azalan nüfus nihayet dengeleniyor. Dünya nüfusu dört milyar. Doğa kendini yeniliyor.

 

                  Aşağıdaki Soruların Yanıtlarını, Filmin Ayrıntılarında Vardır.

1.      Bu olası senaryolarda, sizin çözüm önerileriniz neler olur?

 

2.      Bu kaçınılmaz sonun, bir gece ya da birkaç yıl sonra olması neyi değiştirir?

 

3.      Kaynaklarımız şimdiki nüfus için yeterli midir?

 

4.      İnsanlar aile içinde bile doğru düzgün anlaşamazken, birçok farklı ailenin bir arada yaşaması ne tür ahlaki sorunları meydana getirir?

 

5.      Böyle bir senaryoda dini değerlerimiz ne derecede etkilenir?

 

6.      İnsanların hayatta kalma mücadelesi, doğrularını ve inandıklarını saptırır mı?

 

7.      Bu tarz senaryolar toplumsal değerlerimizi nasıl etkiler?

 

8.      Dünyamız bu ve buna benzer senaryoları göz önünde bulundurarak şu anda ne gibi önlemler alıyor?

 

9.      Böyle bir senaryoyu, çevrenizdeki olaylarla nasıl ilişkilendirirsiniz?

 

10.   Sizce bu senaryoyu şu anda yaşayanlar yok mudur?

 

11.   Böyle bir senaryo karşısında ülkemizin tutumu ne olur?

 

12.   Bu durum karşısında ülkeler arası ilişkiler ne hale gelir?

 

13.   Eğitim-öğretim, nüfus patlamasından sonra ne derece etkilenir?

 

14.   Bu filmde ülkeler ne gibi tedbirler almıştır, sizce yeterli midir?

 

15.   Böyle bir durumda en çok yara alan ülke hangisi olmuştur, neden?

 

16.   Bu tahribattan en az yara alarak kurtulan ülkeler, bunu neye borçludur?

 

17.   Teknoloji böyle bir durum karşısında bize nasıl yardım eder?

 

18.   Bu sorunlar karşısında teknolojinin eksik yanları nelerdir?

 

19.   Dünyamız böyle bir tahribattan sonra tekrar eski haline gelebilir mi?

 

20.   Dünyanın kendini yenilemesinde evrim teorisi gerçeklik kazanır mı?

 

 

 

 

                                                                                                      DAMLA TOPCU

                                                                                                    EĞİTİM FAK. BİYOLOJİ ÖĞR. 3. SINIF