50.A-Kainat mı mutlak gerçeklerin(hakikatin) ürünüdür, gerçekler
mi (hakikatleri mi) kainatın ürünüdür?
B-Kainat tesadüf olabilir mi?
C-Bilinen
tüm gerçekler tesadüfün-rast gelenin ürünü olabilir mi?
D-Kainata ve Tüm Varlıklara Ait Gerçekler(Hakikatler);Ne,
Nasıl, Hangisi, Kim tabanlı ve kaynaklıdır?
İpucu;Önce
tesadüfün ve rast geleyi kainat içine konumlandırın sonra kainatı tesadüfün
içine konumlandırın ve arasındaki farkın farkındalığını anlamaya çalışın.
-Gerçek(hakikat)leri ararken kainat ötesinden kainat içine doğru kuşatıcı,analiz-sentez edici düşünmek mi gerekir yoksa
kainattan ötesine mi kuşatıcı,analiz-sentez edici düşünmek gerekir
C-50. A. Gerçekler kainatın
ürünüdür. Çünkü kâinat daha evrenseldir.
B. Kâinat tesadüf olamaz, bu kadar
mükemmel bir sistemin mutlaka bir yaratanı olmalıdır.
C. Bilinen gerçekler tesadüfün ürünü olamaz. Çünkü bu
kadar gerçek tesadüfen gerçekleşemez.
D. Kainatın ve tüm varlıkların mutlak
bir yaratanı ve bunları belli bir düzen mükemmel bir sistem şeklinde yaratan ALLAH CC dır.Fevzi
KAYA
C.50 A) Kâinat mutlak gerçeklerin ürünüdür. Madeninde kâinat öncesi
mutlak gerçeklerden kök enlendiği bir gerçektir.
B) Hiçbir şey tesadüf değildir.
C)Hayır her şey belli
bir plan ve düzen içerisinde meydana gelmiştir.
D) Allah(c.c.)
buyurduğu şekilde ve bilimsel olarak ispatlanan konulardan kaynaklıdır. Abdulbaki
CAN
C.50.A.Gerçekler kâinatın ürünüdür. Zaten
gerçek olan kâinatın kendisidir.
B.Bu kadar muhteşem ve düzgü işleyen bir
sistem tesadüf olamaz.
C.Olamaz. Bunların keşfedilmesi tesadüf
olabilir ama var olması değildir.
D.İslam kaynaklıdır ve İslam’ın kanıtı olan
kuran kaynaklıdır. Müge TEKİN
C50.A.Kâinat mutlak gerçeklerin ürünüdür.
Çünkü bu kâinat tesadüfen bu kadar doğal ve muazzam bir şekilde oluşamaz.
B.Kâinat tesadüf olamaz. Bu kadar, güzel, doğal ve muazzam bir kâinat
bir tesadüf ürünü değildir. Bazı gerçeklerin ürünüdür.
C.Bilinen tüm gerçekler tesadüfün
ürünü olamaz. Eğer tüm gerçekler tesadüf ürünü olsaydı kâinattaki bütün olaylar
bir tesadüften ibaret olurdu. Kâinattaki hiçbir şey tesadüf değildir. Hepsi
gerçeklerin ürünüdür.
D.Kâinattaki tüm varlıklara ait gerçekler nesnel tabanlı
gerçeklerdir. Bu varlıklar hepsi bir gerçeğin ve muazzam eşsiz güzelliklerin
ürünüdür. Hepsi gerçek kaynaklıdır.
Mehmet PARLAK
C.50A)Şimdi
bilindiği gibi kâinatta her zaman gerçek tek değişmez bir şey vardır o da bir
yaratıcın ın olmasıdır bu da gösteriri kâinat bir
hakikat ın ürünüdür. Kâinatın oluşması var olması
insanlığın oluşması yeryüzünde varlıkların olması bunları gösterebiliriz.
B)Hayır tesadüf olamaz. Çünkü tesadüf
demek olay ve olguların tam anlamıyla kontrolsüz bir şekilde kişi veya kişisel
nesneller olmadan oluşan bir şey leydir. Ama kâinatın oluşmasında bir yaratıcı
vardır tabii kâinatın oluşmasında yoktan var olma diyoruz ama bunlar yine bir
yaratıcı tarafından kontrollü bir şekilde yapılmıştır.
C)Hayır bir yaratıcı vardır.
D)Gerçekler bir yaratıcı tabanlıdır. Abdülkerim PINAR
C.50 A)
Kâinat mutlak gerçeklerin(hakikatin) sadece küçük bir ürünü ve göstergesidir.
B) Buna tesadüfü demek Allah CC’NUN
yaratıcı iradesini inkâr etmek olur.
C) Tesadüf nedir? Tesadüf olarak kabul
ettiğimiz gerçeklerin bizden ve yaratıcı iradeden bağımsız olduğunu söylemek
olur.
D) Kâinata ve tüm varlıklara ait gerçeklerin(hakikatler)
bazıları nesnel tabanlı olmakla beraber tüm bu gerçekler nesnel ötesi zaman
tabanlıdır. Mesut ÖZKOL
C50.A.Kainat mutlak gerçeklerin (hakikatin)
ürünüdür.
B.Kainat tesadüf olamaz
C.Bilinen
tüm gerçekler hiçbir zaman rast gelenin ürünü olamaz.
D.Kainat
gerçek kökenlidir.kainatın yaratıcısı Allah’tır.Allah
mutlak gerçekliktir.ezeli ve ebedidir. Dünyadaki bütün hakikatler Allah
kaynaklıdır. Gerçekleri ararken kainat ötesinden kainat ötesine doğru kuşatıcı,analiz-sentez edici düşünmek mi gerekir yoksa
kainattan ötesine mi kuşatıcı,analiz-sentez edici düşünmek gerekir. Emrullah AKTAN
C.50. A) Kâinat mutlak gerçeklerin ürünüdür.
B) Tesadüf diye bir şey yoktur. O yüzden kainat
da tesadüf değildir onun oluşumuna da sebep bir şey vardır.
C) Hayır böyle bir şey olmaz.
D) Allah kaynaklıdır. Büşra
AKAN
C.50- A-Kainatta gerçek hakikat
olmadığını, her şeyin nispi olduğunu, zira kainatın mutlak hakikatin bir
yansıması tecellisi mazharı olduğunu gölgesi olduğunu insanın akıl kalp bilgi
ve latifelerindeki gelişme ile haki kata yakınlaşmasının doğru orantılıdır. Kâinat Cenabı-ı Hakkın isim ve
tecellileridir. Eserden yaratıcıya giden yol süreç olarak, eser, fiil, sıfat,
isim, şuun ve zat yolunu takip etmeden Marifetullah yolunda yürünmez. Her şeyi yaratan Allah,
dediğimiz zaman, eserden, fiili, faaliyeti, isimleri, sıfatları, şunu intikal
etmeden zatın nasıl birisi olduğunu anlamak mümkün değildir. Bir Allah var
deyip kâinatta cereyan eden şeyleri esbaba havale etme tehlikesi vardır ki,
şirktir." "Temsil olarak güneş mutlak hakikat farz edilirse ay ışığı nispidir,
izafidir. Ayın güneş ışığını yansıtmasından hakiki ışık hakkında bilgi sahibi
olabiliriz. Mutlak hakikat Allah’ın isimlerine dayanır. Ene farazi bir ölçüdür.
Yani nispi hakikattir. Tasavvur, sahip olunan ilimle Allah’ın ilim, irade,
kudret ve hâkimiyetini anlama, intikal derecesidir. İnsan bu dünyada esmayı ne
kadar idrak edebilirse ahrette de aynı derecede Allah’ı görebilecek.
B-Tesadüf teorisi, hesap kurallarının hiç biriyle
uyuşmayan nizamsız, şuursuz, kendi kendine, rastgele bir olayın meydana
gelmesidir. Oysa Yüce Allah şöyle buyuruyor: “O’nun (Allah’ın) yanında her şey
bir miktar (ölçü) iledir.” (Ra’d: 13/8) “Biz
her şeyi bir kadere (bir ölçü, bir plan ve bir düzene) göre yarattık.” (Kamer:
54/49) “...Şüphesiz Allah her şey için bir ölçü yaratmıştır.”
(Talak: 65/3) Atom sisteminden güneş sistemine kadar uzay boşluğundaki tüm
sayısız yıldız ve galaksilerde bulunan ince ve hassas nizam, atmosferdeki
gazların belli bir oranda bulunuşları, insanlarla bitki ve hayvan arasındaki
şaşmayan gaz alış verişi, özetle, değil ayrıntılarını bir bir
dile getirmek; fihristini vermekten aciz kaldığımız şu evrende yürürlükte olan
baş döndürücü olaylar ve bu olaylara yön veren eşsiz nizam kendi kendine var
olup devam edebilir mi? Evet, insanları hayrete düşüren bu şaşmaz düzen, ince
plan ve hassas nizam, acaba “tesadüf” denilen şuursuz, hiç bir hesap kuralına
tabi olmayan bir rastlantı eseri mi? Yoksa ilmi, kudreti bütün kainatı kuşatan ezeli, ebedi, her şeye kadir bir yaratıcı
tarafından mı yaratılmıştır? Tesadüf teorisinin tutarsızlığını şöyle bir
örnekle açıklayalım: “Yeryüzünün çeşitli bitkilerinden ve eczanenin raflarında
bulunan şişelerin içindeki ilaçlardan, eczacı tarafından hassas terazi, ince
hesap ve ölçülerle bir macun, yani bir ilaç hazırlanıyor. Bir birine katılan
ilaçların oranları az bir miktar değiştiği takdirde umulan etkinin tam tersi
görülecektir. Şimdi bir deprem sonucunda, raflar üzerinden düşüp kırılan
şişelerden akıp bir araya toplanarak biri birine karışan ilaçların, eczacı
tarafından belirli oranda terkip edilen macunu, aynı ölçüde meydana getirmesi
mümkün mü? Akılla bunu kabul etmek mümkün değildir. Öyle ise, ince bir hesap,
hassas bir ölçü, şaşmaz bir düzenle yaratılmış şu kainat kör ve şuursuz bir
tesadüf eseri değil; her şeye kadir, alim, muktedir
olan Yüce Allah tarafından yaratılmıştır.
C- İnsanın cebine koyduğu 1’den 10’ a kadar numaralı 10
adet markayı cebinden sırasıyla çekebilme ihtimali on milyarda birdir. Bu kadar
basit bir işlemde dahi, bir eksiğiyle on milyar yanılma payı olan tesadüf
tanrısı, acaba nasıl oldu da, nizam ve intizamı zerreden kür reye akıllara
durgunluk veren bu evreni bunca muazzam bir düzen içine sokabildi? İşin
ilginci, evrenin çok muazzam bir plan dahilin de saat
gibi tıkır tıkır işleyişini, bu evren içinde bir özge
evren olan insanın fiziki ve fizikötesi boyutlarının da en az evren kadar ince
hesaplar çerçevesinde yaratılıp yaşatılışını tesadüfle açıklayan
materyalistler, değil şuursuz madde eliyle; şuurlu insan eliyle dahi bir
sineğin yapılamadığını, yapılamayacağını görüp “tesadüf tanrılarını” neden
yardıma çağırmazlar? “Ey insanlar! Size bir misal verildi; Şimdi onu
dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız, o maksatla hepsi bir araya
gelseler bile, bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu
da geri alamazlar. İsteyen de aciz, kendinden istenen de!” (Hac, 73).
D-Her şeyin maddî
varlıklarında, yaptıkları hizmetlerde ve aralarındaki İlişkilerin tümünde;
ancak her şeyi kuşatan küllî bir bakışla bakılabildiği zaman gerçek boyutuyla
fark edilebilen rahmet, kerem, adalet, şefkat, izzet..
gibi yüksek ve muhkem anlamlar, vardır bu kainatta. Bu
yüksek manalar, üzerlerinde göründükleri şeylerin bizzat malları olmayıp,
yüksek ve bir tek kutsi gerçeğin yansımasıdırlar. Gerçeği yansıtan şeylerin
varlıklarındaki kararsızlık ve geçicilik, değişkenlik üzerlerinde yansıyan
gerçeğin kaynağı olmadıklarını ispat eder. Eğer gördüğümüz gerçeklik, şartlara
göre değişkenlik arz ediyorsa, o görünen şey kaynağın kendisi olamaz. Başka ve
sabit olan bir gerçeğin yansımasıdır. Diğer açıdan, bu kainat
ta ki varlıklarda kendini gösteren gerçeklerdeki mükemmellik ve bu varlıkların
aralarındaki intizam, kaynağın bir ve tek olduğunun kesin ispatıdır. Yoktan var
olmuş bu kainat ta kendini gösteren ‘kudret’ değişmez
bir gerçekliktir. Tüm annelerle yavruların ilişkilerinde kendini gösteren
‘şefkat’ de öyledir. Her şeyin yerli yerinde olması ve birbirinin hukukuna
tecavüz etmemesi ile kendini gösteren ‘adalet’ dahi değişkenlikten mutlak
anlamda uzaktır. Kainat ta özellikle semanın
içerisinde kendini gösteren nizam ile açığa çıkan ‘saltanat’ da daimidir. En küçük bir varlığın
en küçük bir ihtiyacına cevap veren ‘rahmet’ de, ihtiyacın fazlasını ihsan eden
‘kerem’ de, keremdeki güzellik ve ‘ihsan’ da, nihayetsiz hazinelerin sahibi
olduğunu hissettiren ‘gına’ da, her bir varlığın yerli yerinde var olmasında ve
o varlıkların yönelişlerindeki hikmet ile kendini gösteren ‘irade’ de, her şeyi
kuşatan ve takdir eden ‘ilim’ de, değişmez
birer gerçektirler Fatma ŞANVER
C50. A- Kâinat mutlak gerçeklerin ürünüdür.
Allah kâinatın yaratıcısı ve sahibidir.
B-Kâinat
tesadüf sonucu meydana gelmemiştir. Kâinatı Allah yaratmıştır. Çünkü mükemmeli
aşan bir durum söz konusudur. Kâinatın
tesadüf sonucu meydana geldiğini söylemek saçmalıktan ibarettir. Akıl sahibi
olanların bu gerçeği anlaması gerekir.
C-
Bilinen ve bilinmeyen tüm gerçekler Allah tarafından yaratılmıştır. Tesadüf
ürünü olamaz.
D-Kâinat
ve tüm varlıklara ait gerçekler Allah tarafından yaratılmıştır. Rahmani
tabanlıdır. Gerçeği ararken kâinat içine doğru kuşatıcı, analiz sentez edici
düşünmek gerekir. Ömer ERDEMİR
C–50- A- Kâinat mutlak gerçeklerin ürünüdür.
B- Kâinat tesadüf olamaz. Kâinatın bu kadar
güzel, yerli yerinde yaratılışının elbette bir sahibi vardır.
C- Bilinen tüm gerçekler tesadüf olamaz. Her
şey yerine göre ve işlevine göre yaratılmıştır.
D- Kâinatta ve diğer varlıklara ait
gerçekler yaratanın güzel bir lütfüdür. Tahir
BALZAR
C50.A.Kainat
mutlak gerçeklerin ürünüdür.
B.Kainat tesadüf olamaz.Bir avuç
içindeki on tane taştan hep aynı taşı çekmek bile 1/10 iken kainat gibi
mükemmel bir eserin tesadüfen ortaya çıkması ne kadar mümkündür?
C.Bilinen tüm gerçekler tesadüfün eseri değil tevafukun
eseridir.
D.Kainata ve tüm varlıklara ait
gerçekler mutlak hakikat tabanlıdır.
Hakikatleri ararken hem kainat ötesinden kainat içine doğru,analiz-sentez edici düşünmek hem de kainattan ötesine
analiz-sentez edici düşünmek gerekir. Havva
SEVENCAN
C.50A. Kainat
gerçeklerin ürünüdür.
B. Kainat tesadüf olamaz. Kaldı ki tesadüfün
kendisi bile tesadüf değildir. Her şey sebepler dairesine meydana gelir.
C. Gerçekler tesadüflerin ürünü olamaz.
D. Kainatta
ve tüm varlıklara ait bütün gerçekler her şeyi bilen ve işiten yüce Mevla ya
aittir. Suat MENTEŞE
C50.a)Gerçekler kainatın ürünüdür çünkü
kainat öncesi bizim ilmimiz dışındadır ancak yaratıcının bize öğrettiği
kadarını biliriz.kainat içinde zamanla bütün
insanlarca kabul gören kanılar oluştu ve bu kanılara gerçek denildi.
b)Yaratılan
hiçbir şey tesadüf sonucu oluşamaz.Tesadüfler bu kadar
yolunda ve sistemli işlemez.Bunu dünya bilimi kanıtlamıştır ve aklı olan her
varlık bunu bilir.
c)Hayır olamaz çünkü gerçekler
tekrarlanılabilir fakat tesadüfler tekrarlanan rast gele oluşmuşlardır.
d)Tüm varlıklar bilimsel bir gözle incelenirse en küçük
ayrıntısında bile ustaca işlenmiş yapılarının olduğu gözlenecektir.En
küçük gözle görünemeyen bir canlının bile bu kadar ayrıntılı olarak yaratılması
bunun birileri tarafından tasarlandığının bir kanıtıdır.Birisi dediğimiz
yaratıcımız olan yüce ALLAHU (CC) dir. Ahmet KORKMAZ
C.50)
A)
kainat mutlak gerçeklerin ürünüdür her şeyi Allah
yarattı
B)
Hayır
C)
Hayır
D) Dini yasalara göredir. ALLAH’ ın emrettiği şekildedir Ahmet CİHAT ÖNDEK
C.50) A.Kâinat
gerçeğin bir ürünüdür. Yere göğü yaratan Allak CC hu kâinattan öncede vardı
sonrada var olacaktır
B. Kâinat tesadüf olamaz. Bu kadar muazzam bir kâinat
bir tesadüf üzerine var olamaz aklı ve mantığı olan herkes bunun bir ilah
tarafından yaratıldığına inanması gerekir
C. Bilinen tüm gerçekler bir rastlantı sonucu olamaz.
D. Kâinatta var olan bütün gerçekler Allah CC hu
nezrindedir ve Allah tarafından yönetilmektedir.
C.50.Kainat hakikatin
ürünüdür. Gerçek olan her şey kainatta bir şekle bürünerek hayat bulmuştur.
B.Bu kadar muazzam bir devinim birliğinin tesadüfen
oluştuğunu düşünmek akla aykırılıktan başka bir şey değildir.Dünyadaki
her şey belli bir düzen dahilinde bir amaca hizmet için yaratılmıştır.
C.Bilinen tüm gerçekler tesadüfen olamaz çünkü tesadüflerin
gerçeklerle herhangi bir bağı yoktur.
D.Kainat ve tüm varlıklara ait tüm gerçekler yüce
Allah(cc)nun lütfü keremidir.O’nun insanlardan tek isteği
emrettiği kurallar dışına çıkmadan itaat etmelerini istemekten başka bir şey
değildir. Ali İhsan AYDINOĞLU
C 50) A; Kâinat gerçeklerin ürünüdür.
B;Gerçekleri nitekim tesadüfî olamazlar, her şeyin bir konumu
ve bir özelliliği vardır.
C; Olamazlar.
D;Yaratanın ürünüdürler. Abdurrahim DOLAŞMAZ